Mektubat | On İkinci Mektup | 44
(42-45)

İşte kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi, elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle ve sırr-ı teklif ve ba’s-i Enbiya ile, bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, mâden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan isti’dâdlar, beraber kalacaktı. A’lâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, esfel-i safilîndeki Ebu Cehl’in ruhiyle bir seviyede kalacaktı. Demek şeyatîn ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için îcadları şer değil, çirkin değil; belki sû-i isti’malâttan ve kesb denilen mübaşeret-i husûsiyeden gelen şerler, çirkinlikler, kesb-i insana âidtir; îcad-ı İlâhîye âid değildir.

Eğer suâl etseniz ki: Bi’set-i Enbiya ile beraber şeytanların vücûdundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. “Elhükmü lil-ekser” kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer şerdir, hatta bi’set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir?

Elcevab: Kemmiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar.

Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa.. toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur. Fakat su verildiği ve mücâhede-i hayatiyeye ma’rûz kaldığı vakit, sû-i mizacından sekseni bozulsa, yirmisi meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki “Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu?” Elbette diyemezsin. Çünkü: O yirmi, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz. Hem meselâ: Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta i’tibâriyle beş yüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa; yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: “Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu” Hâyır öyle değil, belki hayırdır. Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dört yüz kuruş fiatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.

İşte nev’-i beşer bi’set-i enbiya ile,sırr-ı teklif ile, mücâhede ile şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüz binlerle enbiya.. ve milyonlarla evliyâ.. ve milyarlarla asfiya gibi âlem-i insaniyetin Güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde; kemmiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nev’inden olan küffârı ve münâfıkları kaybetti.

ÜÇÜNCÜ SUÂLİNİZ: Cenâb-ı Hak musîbetleri veriyor, belâları musallat ediyor. Husûsan ma’sûmlara, hatta hayvanlara bu zulüm değil mi?

Elcevab: Hâşâ! Mülk O’nundur. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Hem acaba: San’atkâr bir zât, bir ücret mukabilinde seni bir model yapıp gayet san’atkârane yaptığı murassa’ bir libası sana giydiriyor,

Dinle
-