Tûbâ-i hilkatten semavat şıkkına
Hep kehkeşân ağsânına..
Bir Cemil-i Zülcelâlin, dest-i hikmetiyle takılmış,
Pek güzel meyveleriz biz.
Şu semavât ehline, birer mescid-i seyyar,
Birer hâne-i devvar, birer ulvî âşiyâne,
Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar,
Birer tayyareleriz biz…
Bir Kadîr-i Zülkemâl’in, bir Hakîm-i Zülcelâl’in
Birer mu’cize-i kudret; birer hârika-i san’at-ı hâlıkane,
Birer nâdire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat,
Birer nur âlemiyiz biz...
Böyle yüz bin dil ile yüz bin bürhan gösteririz,
İşittiririz insan olan insana.
Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,
Hem işitmez sözümüzü, hak söyleyen âyetleriz biz...
Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsebbihiz, zikrederiz
âbîdâne...
Kehkeşan’ın halka-i kübrâsına mensub birer meczublarız biz!...”
Said Nursî