Gayr-ı müslim kaldığı halde, îman eder. Evet Sözler, Tûbâ-i Cennet’in meyveleri gibi tatlı ve güzel olan îman ve İslâmiyetin meyvelerini ve saâdet-i dâreynin mehasini gibi hoş ve şirin öyle neticelerini göstermişler ki, görenlere ve tanıyanlara nihayetsiz bir tarafgirlik ve iltizam ve teslim hissini verir. Ve silsile-i mevcudat gibi kuvvetli ve zerrat gibi kesretli îman ve İslâmın bürhanlarını göstermişler ki, nihayetsiz bir iz’an ve kuvvet-i îman verirler. Hattâ ba’zı def’a Evrâd-ı Şâh-ı Nakşibendî’de şehadet getirdiğim vakit,
dediğim zaman, nihayetsiz bir tarafgirlik hissediyorum. Eğer bütün dünya bana verilse, bir hakîkat-ı îmaniyeyi feda edemiyorum. Bir hakîkatın bir dakika aksini farzetmek, bana gayet elîm geliyor. Bütün dünya benim olsa, bir tek hakâik-i îmaniyenin vücud bulmasına bilâ tereddüd vermesine, nefsim itaat ediyor.
dediğim vakit nihayetsiz bir kuvvet-i îman hissediyorum. Hakâik-i îmaniyenin herbirisinin aksini aklen muhal telâkki ediyorum, ehl-i dalâleti nihayetsiz ebleh ve divâne görüyorum.
Senin vâlideynine pek çok selâm ve arz-ı hürmet ederim. Onlar da bana duâ etsinler. Sen benim kardeşim olduğun için, onlar da benim peder ve vâlidem hükmündedirler. Hem köyünüze, husûsan senden “Sözler”i işitenlere umumen selâm ediyorum.
Said Nursî