Ve vâlide, en kerîm, en rahîm öyle fedakâr bir dosttur ki; o şefkat saikasiyle bir vâlide, bütün dünyasını ve hayatını ve rahatını, veledi için feda eder. Hatta vâlideliğin en basit ve en edna derecesinde olan korkak tavuk, o şefkatin küçücük bir lem’asiyle yavrusunu müdafaa için ite atılır, arslana saldırır.
İşte böyle muhterem ve muazzez bir hakîkatı taşıyan bir vâlideyi, veledinin malından mahrum etmek, o muhterem hakîkata karşı ne kadar dehşetli bir haksızlık, ne derece vahşetli bir hürmetsizlik, ne mertebe cinâyetli bir hakaret ve arş-ı rahmeti titreten bir küfran-ı ni’met ve hayat-ı içtimâîye-i beşeriyenin gayet parlak ve nâfi’ bir tiryakına bir zehir katmak olduğunu, insaniyet-perverlik iddia eden insan canavarları anlamazlarsa, elbette hakîki insanlar anlar. Kur’ân-ı Hakîm’in
hükmünü, ayn-ı hak ve mahz-ı adalet olduğunu bilirler.
Said Nursî