Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 101
(88-221)

Bir kısmı hadîslerin muhafazasına, bir kısmı şerîatın muhafazasına, bir kısmı hakâik-i îmaniyenin muhafazasına, bir kısmı Kur’anın muhafazasına çalıştı ve hâkezâ... Herbir tâife bir hizmete girdi. Vezaif-i İslâmiyette hummalı bir sûrette sa’yettiler. Muhtelif renkler de çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan âlem-i İslâmiyetin aktârına, o fırtına ile tohumlar atıldı; yarı yeri gülistana çevirdi. Fakat, maatteessüf o güller ve gülistan içinde ehl-i bid’a fırkalarının dikenleri dahi çıktı.

Gûya dest-i kudret, celâl ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anilmerkeziyye ile pek çok münevver Müçtehidleri ve nurânî Muhaddisleri, kudsî hâfızları, Asfiyaları, Aktabları âlem-i İslâmın aktârına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslâmı heyecana getirip, Kur’ânın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı... Şimdi sadede geliyoruz.

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın, umûr-u gaybiyyeden haber verdiği gibi doğru vukua gelen işler binlerdir, pek çoktur. Biz yalnız cüz’î birkaç misâline işâret edeceğiz:

İşte, başta Buhârî ve Müslim, sıhhatle meşhur Kütüb-ü Sitte-i Hadîsiye sâhibleri, beyân edeceğimiz haberlerin çoğunda müttefik ve o haberlerin çoğu ma’nen mütevatir ve bir kısmı dahi, ehl-i tahkik onların sıhhatine ittifak etmesiyle, mütevatir gibi kat’i denilebilir.

İşte -nakl-i sahîh-i kat’i ile- ashabına haber vermiş ki: “Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz; hem Feth-i Mekke, hem Feth-i Hayber, hem Feth-i Şam, hem Feth-i Irak, hem Feth-i İran, hem Feth-i Beytü’l-Makdis’e muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum pâdişâhlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz!..” Haber vermiş, hem “tahminim böyle veya zannederim” dememiş. Belki görür gibi kat’i ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Halbuki, haber verdiği vakit, hicrete mecbûr olmuş. Sahâbeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.

Hem -nakl-i sahîh-i kat’i ile- çok def’a ferman etmiş:

deyip, Ebû Bekir ve Ömer kendinden sonraya kalacaklar, hem halife olacaklar, hem mükemmel bir sûrette ve rıza-i İlâhî ve marzî-i Nebevî dâiresinde hareket edecekler... Hem Ebû Bekir az kalacak; Ömer çok kalacak ve pek çok fütühat yapacak.

Dinle
-