İşte, o mübârek ihtiyarların vücûdlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına fedâ edenin zevâl-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla...
Ey derd-i maîşetle mübtelâ olan insan! Bil ki senin hânendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musîbet dafiası, hânendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: “Maîşetim dardır, idare edemiyorum.” Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı maîşetin daha ziyâde olacaktı. Bu hakîkatı benden inan. Bunun çok kat’i delillerini biliyorum, seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum. Şu sözüme kanaat et. Kasem ederim şu hakîkat gâyet kat’idir, hatta nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakîkat, sana kanaat vermeli. Evet kâinatın şehâdetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm ve Latif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâl-i Vel’ikram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gâyet latif bir sûrette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi; çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyâde merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket sûretinde gönderir. Onların iâşelerini, tama’kâr ve bahil insanlara yükletmez.
âyetlerinin ifade ettikleri hakîkatı, bütün zîhayatın envâ’-ı mahlûkları lisan-ı hal ile bağırıp, o hakîkatı kerîmaneyi söylüyorlar. Hatta değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi ba’zı mahlûkların rızıkları dahi, bereket sûretinde geliyor. Bunu te’yid eden ve kendim gördüğüm bir misâl: Benim yakın dostlarım bilirler ki; iki-üç sene evvel hergün yarım ekmek, o köyün ekmeği küçük idi muayyen bir tayinim vardı ki, çok def’a bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.
İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’i bir sûrette ilân ediyorum: Onlar bana bâr değil; hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.