Mektubat | Gönüller Fatihi Büyük Üstada | 491
(489-491)

           [Bu mektub, oniki sene evvel yazılmış ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilmiş bir mektubdan bir parçadır.

  Risale-i Nur'un bu vatan ve millete kazandırdığı büyük ve çok mukaddes iki neticeyi beyan etmesi, filhakika aynen bu iki neticenin tezahürü ve bu memlekette ve âlem-i İslâmda görülmüş olması dolayısıyla bu mektub çok ehemmiyetlidir.]

  Risale-i Nur, bu mübarek vatanın mânevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli mânevî belayı def'etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

  O dehşetli beladan birisi: Hıristiyan Dînini mağlub eden ve anarşiliği yetiştiren, şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risale-i Nur bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur'anî vazifesini görebilir.

  İkincisi: Âlem-i İslâm'ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzımgelmiş diye kalbime ihtar edildi.

  Ben dünyanın halini bilmiyorum, fakat Avrupa'da istilâkârane hükmeden ve edyan-ı semaviyyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilâsına karşı Risale-i Nur hakikatları bir kal'a olduğu gibi, âlem-i İslâm'ın ve Asya Kıt'asının hal-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeğe vesile olan bir mu'cize-i Kur'aniyyedir.

  Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur'u tab'ederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belaya karşı siper olsun.

  Acaba bu yirmi sene zarfında îman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur'anını ve îmânını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?..

Said Nursî

Ses Yok