Tılsımlar Mecmuası | Yirmialtıncı Söz Kader Risalesi | 90
(81-93)
hayatını geçirir. İşte مَنْ اَمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مَنَ الْكَدَرِ sırrını anla
DÖRDÜNCÜ MEBHAS: Eğer desen: "Birinci Mebhasda isbat ettin ki: Kaderin herşey'i güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Halbuki, şu dâr-ı dünyadaki musibetler, beliyyeler, o hükmü cerhediyor. "
Elcevab: Ey şiddet-i şefkatten şedit bir elemi hisseden nefsim ve arkadşım! Vücud, hayr-ı mahz; adem, şerr-i mahz olduğuna; bütün mehâsin ve kemalâtın vücuda rücuu ve bütün maâsî ve mesâib ve nekaisin esası, adem olduğu, delildir.Madem adem şerr-i mahzdır. Ademe müncer olan veya ademi işmam eden hâlât dahi şerr-i tazammun eder. Onun için, vücudun en parlak nuru olan hayat, ahvâl-i muhtelife içinde yuvarlanıp kuvvet buluyor. Mütebâyin vaziyetlere girip tasaffi ediyor ve müteaddid keyfiyatı alıp, matlub semeratı veriyor ve müteaddid tavırlara girip, Vâhib-i Hayat'ın nukuş-u esmâsını güzelce gösterir. İşte şu hakikattandır ki, zîhayatlara âlâm ve mesaib ve meşakkat ve beliyyat suretinde, bazı hâlât ârız olur ki; o hâlât ile hayatlarına envar-ı vücud teceddüd edip zulümat-ı adem tebâud ederek hayatları tasaffi ediyor. Zira: Tevakkuf, sükûnet, sükût, atâlet, istirahat, yeknesaklık; keyfiyatta ve ahvalde birer ademdir. Hattâ en büyük bir lezzet, yeknesaklık içinde hiçe iner.
Elhasıl: Madem hayat, Esmâ-i Hüsnânın nukuşunu gösterir. Hayatın başına gelen herşey hasendir. Meselâ: Gayet zengin, nihayet derecede san'atkâr ve çok san'atlarda mâhir bir zât; âsâr-ı san'atını, hem kıymetdar servetini göstermek için, adi bir miskin adamı modellik vazifesini gördürmek için bir ücrete mukabil bir saatte murassa', musanna' yaptığı gömleği giydirir, onun üstünde işler ve vazişyetler verir, tebdil eder. Hem her nevi san'atını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam o zâta dese: "bana zahmet veriyorsun. Eğilip kalkmakla vaziyet veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun" demeğe hak kazanabilir mi? "Merhametsizlik, insafsızlık ettin" diyebilir mi? İştez onun gibi Sâni-i Zülcelâl, Fâtır-ı Bîmisal; zîhayata göz, kulak, akıl, kalb gibi havas ve letâif ile murassa olarak giydirdiği vücud gömleğini Esmâ-i Hüsnâ'nın nakışlarını göstermek için çok hâlât içinde çevirir. Çok vaziyetlerde değiştirir. Elemler, musibetler nev'inde olan keyfiyat; bazı Esmâsının ahkâmını göstermek için lemaat-ı hikmet içinde bâzı şuâât-ı Rahmet ve şuâât-ı Rahmet içinde lâtif güzellikler vardır.
DÖRDÜNCÜ MEBHAS: Eğer desen: "Birinci Mebhasda isbat ettin ki: Kaderin herşey'i güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Halbuki, şu dâr-ı dünyadaki musibetler, beliyyeler, o hükmü cerhediyor. "
Elcevab: Ey şiddet-i şefkatten şedit bir elemi hisseden nefsim ve arkadşım! Vücud, hayr-ı mahz; adem, şerr-i mahz olduğuna; bütün mehâsin ve kemalâtın vücuda rücuu ve bütün maâsî ve mesâib ve nekaisin esası, adem olduğu, delildir.Madem adem şerr-i mahzdır. Ademe müncer olan veya ademi işmam eden hâlât dahi şerr-i tazammun eder. Onun için, vücudun en parlak nuru olan hayat, ahvâl-i muhtelife içinde yuvarlanıp kuvvet buluyor. Mütebâyin vaziyetlere girip tasaffi ediyor ve müteaddid keyfiyatı alıp, matlub semeratı veriyor ve müteaddid tavırlara girip, Vâhib-i Hayat'ın nukuş-u esmâsını güzelce gösterir. İşte şu hakikattandır ki, zîhayatlara âlâm ve mesaib ve meşakkat ve beliyyat suretinde, bazı hâlât ârız olur ki; o hâlât ile hayatlarına envar-ı vücud teceddüd edip zulümat-ı adem tebâud ederek hayatları tasaffi ediyor. Zira: Tevakkuf, sükûnet, sükût, atâlet, istirahat, yeknesaklık; keyfiyatta ve ahvalde birer ademdir. Hattâ en büyük bir lezzet, yeknesaklık içinde hiçe iner.
Elhasıl: Madem hayat, Esmâ-i Hüsnânın nukuşunu gösterir. Hayatın başına gelen herşey hasendir. Meselâ: Gayet zengin, nihayet derecede san'atkâr ve çok san'atlarda mâhir bir zât; âsâr-ı san'atını, hem kıymetdar servetini göstermek için, adi bir miskin adamı modellik vazifesini gördürmek için bir ücrete mukabil bir saatte murassa', musanna' yaptığı gömleği giydirir, onun üstünde işler ve vazişyetler verir, tebdil eder. Hem her nevi san'atını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam o zâta dese: "bana zahmet veriyorsun. Eğilip kalkmakla vaziyet veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun" demeğe hak kazanabilir mi? "Merhametsizlik, insafsızlık ettin" diyebilir mi? İştez onun gibi Sâni-i Zülcelâl, Fâtır-ı Bîmisal; zîhayata göz, kulak, akıl, kalb gibi havas ve letâif ile murassa olarak giydirdiği vücud gömleğini Esmâ-i Hüsnâ'nın nakışlarını göstermek için çok hâlât içinde çevirir. Çok vaziyetlerde değiştirir. Elemler, musibetler nev'inde olan keyfiyat; bazı Esmâsının ahkâmını göstermek için lemaat-ı hikmet içinde bâzı şuâât-ı Rahmet ve şuâât-ı Rahmet içinde lâtif güzellikler vardır.
Ses Yok