Tılsımlar Mecmuası | Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 108
(103-122)
insanda olan hadsiz istidâdât-ı mâneviyye ve nihayetsiz âmâl ve efkâr ve müyûlât dahi israf edilmiyecektir. Öyle ise, insandaki o esaslı meyl-i tekemmül, bir kemâlin vücudunu gösterir ve o meyl-i saadet, saadet-i ebediyyeye namzet olduğunu kat'î olarak îlan eder. Öyle olmazsa insanın mahiyyet-i hakikiyyesini teşkil eden o esaslı mâneviyat, o ulvî âmâl, hikmetli mevcudatın hilâfına olarak israf ve abes olur, kurur, hebâen gider. Şu hakikat, Onuncu Söz'ün Onbirinci Hakikatında isbat edildiğinden kısa kesiyoruz.
DÖRDÜNCÜ MEDAR: Pek çok nevilerde, hattâ gece ve gündüzde, kış ve baharda ve cevv-i havada hattâ insanın şahıslarında, müddet-i hayatında değiştirdiği bedenler ve mevte benzeyen uyku ile haşir ve neşre benzer birer nevi kıyâmet, bir kıyâmet-i kübrânın tahakkukunu ihsas ediyor, remzen haber veriyorlar. Evet meselâ: Haftalık bizim saatimizin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan çarklarına benziyen; ALLAH'ın dünya denilen büyük saatındaki yevm, sene, ömr-ü beşer, deveran-ı dünya, birbirine mukaddeme olarak birbirinden haber veriyor, döner işlerler. Geceden sonra sabahı, kıştan sonra baharı işledikleri gibi, mevtten sonra subh-u kıyamet, o destgâhdan, o saat-ı uzmâdan çıkacagını remzen haber veriyorlar. Bir şahsın müddet-i ömründe başına gelmiş birçok kıyamet çeşitleri vardır. Her gece bir nevi ölmekle, her sabah bir nevi dirilmekle emârât-ı haşriye gördüğü gibi, beş-altı senede bil-ittifak bütün zerratını değiştirerek, hattâ bir senede iki def'a tedricî bir kıyâmet ve haşir taklidini görmüş.Hem, hayvan ve nebat nevilerinde üçyüzbinden ziyade haşir ve neşir ve kıyâmet-i nev'iyyeyi her baharda müşahede ediyor. İşte bu kadar emârat ve işârat-ı haşriyye ve bu kadar alâmat ve rumuzat-ı neşriyye elbette kıyâmet-i kübrânın tereşşühatı hükmünde o haşre işaret ediyorlar. Bir Sâni-i Hakîm tarafından nevilerde böyle kıyâmet-i nev'iyyeyi yâni bütün nebatat köklerini ve bir kısım hayvanları aynen baharda ihya etmek ve yaprakları ve çiçekleri ve meyveleri gibi sair bir kısım şeyleri ayniyle değil, misliyle idare ederek bir nevi haşir ve neşir yapmak; herbir şahs-ı insânîde kıyâmet-i umumiyye içinde bir kıyâmet-i şahsiyyeye delil olabilir. Çünki: İnsanın birtek şahsı, başkasının bir nev'i hükmündedir. Zira fikir nûru, insanın âmâline ve efkârına öyle bir genişlik vermiş ki, mâzi ve müstakbeli ihâta eder. Dünyayı dahi yutsa tok olmaz. Sair nevilerde ferdlerin mahiyyeti cüz'iyyedir; kıymeti, şahsiyyedir; nazarı, mahduttur; kemâli, mahsurdur; lezzeti ve elemi anidir. Beşerin ise, mahiyyeti ulviyyedir; kıymet galiyedir; nazarı ammdır; kemâli; hadsizdir; manevi lezzet ve elemi, kısmen daimîdir.Öyle ise, bilmüşâhede sair nevilerde tekerrür eden bir çeşit kıyâmetler ve haşirler; şu kıyâmet-i kübrâ-yı umumiyede, her şahs-ı
Ses Yok