Tılsımlar Mecmuası | Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 110
(103-122)
Bilbedâhe hakikî rahmet vardır. Madem hakikî rahmet vardır, Saadet-i Ebediyye olacaktır. Onuncu Söz'ün Dördüncü Hakikatı, İkinci hakikatı ile beraber şu hakikatı gündüz gibi aydınlatmıştır.
SEKİZİNCİ MEDAR: İnsanın fıtrat-ı zîşuûru olan vicdanı, saadet-i ebediyyeye bakar, gösterir.Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse, "Ebed!... Ebed!" sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o vicdan, o ebed için mahlûktur. Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyyenin ve bir hakikat-ı câzibedârın yalnız cezbi ile olabilir. Onuncu Söz'ün Onbirinci Hakikatının hâtimesi bu hakikatı göstermiştir.
DOKUZUNCU MEDAR: Sâdık, masduk, musaddak olan Muhammed-i Arabî Aleyhisselâtü Vesselâm'ın ihbarıdır. Evet, O Zât'ın (A.S.M) sözleri, saadet-i ebediyyenin kapılarını açmıştır ve O'nun (A.S.M) kelâmları, saadet-i ebediyyeye karşı birer penceredir. Zâten bütün Enbiyanın (Alayhimüsselâm) icmaını ve bütün evliyanın tevatürünü elinde tutmuş, bütün kuvvetiyle bütün dâvaları: Tevhid-i İlâhîden sonra şu haşir ve saadet noktasında temerküz ediyor. Acaba, şu kuvveti sarsacak bir şey var mıdır! Onunu Söz'ün Onikinci Hakikatı, şu hakikatı pek zâhir bir surette göstermiştir.
ONUNCU MEDAR: Onüç asırda yedi vecihle i'câzını muhafaza eden ve yirmibeşinci Söz'de isbat edildiği üzere kırk aded enva-i i'câziyle mu'cize olan Kur'ân-ı Mu'ciz-il-Beyan'ın ihbarat-ı kat'iyyesidir. Evet, o Kur'anın nefs-i ihbarı, haşr-i cismânînin keşşafıdır ve şu tılsım-ı muğlak-ı âlemin ve şu remz-i hikmet-i kâinatın miftahıdır. Hem o Kur'an-ı Mu'ciz-il-Beyan'ın tazammun ettiği ve mükerreren tefekküre emredip nazara vaz'eylediği berahin-i akliyye-i kat'iyye, binlerdir. Ezcümle: Bir kıyas-ı temsilîyi tazammun eden: قُلْ يُحْيِهَا الَّذِى اَنْشَاَ هَآ اَوَّلَ مَرَّةٍ ve وَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ اَطْوَارًا ve bir delil-i adâlete işaret eden:
وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَمٍ لِلْعَبِيدِ gibi pekçok âyât ile haşr-i cismânîdeki saadet-i ebediyyeyi gösterecek pekçok dürbinleri, nazar-ı beşerin dikkatine vaz'etmiştir. Kur'anın sair âyetler ile izah ettiği şu: وَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ اَطْوَارًا ve قُلْ يُحْيِهَا الَّذِى اَنْشَاَهَآ اَوَّلَ مَرَّةٍ deki kıyas-ı temsîlînin hulâsasını "Nokta" risalesinde şöyle belan etmişiz ki:
SEKİZİNCİ MEDAR: İnsanın fıtrat-ı zîşuûru olan vicdanı, saadet-i ebediyyeye bakar, gösterir.Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse, "Ebed!... Ebed!" sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o vicdan, o ebed için mahlûktur. Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyyenin ve bir hakikat-ı câzibedârın yalnız cezbi ile olabilir. Onuncu Söz'ün Onbirinci Hakikatının hâtimesi bu hakikatı göstermiştir.
DOKUZUNCU MEDAR: Sâdık, masduk, musaddak olan Muhammed-i Arabî Aleyhisselâtü Vesselâm'ın ihbarıdır. Evet, O Zât'ın (A.S.M) sözleri, saadet-i ebediyyenin kapılarını açmıştır ve O'nun (A.S.M) kelâmları, saadet-i ebediyyeye karşı birer penceredir. Zâten bütün Enbiyanın (Alayhimüsselâm) icmaını ve bütün evliyanın tevatürünü elinde tutmuş, bütün kuvvetiyle bütün dâvaları: Tevhid-i İlâhîden sonra şu haşir ve saadet noktasında temerküz ediyor. Acaba, şu kuvveti sarsacak bir şey var mıdır! Onunu Söz'ün Onikinci Hakikatı, şu hakikatı pek zâhir bir surette göstermiştir.
ONUNCU MEDAR: Onüç asırda yedi vecihle i'câzını muhafaza eden ve yirmibeşinci Söz'de isbat edildiği üzere kırk aded enva-i i'câziyle mu'cize olan Kur'ân-ı Mu'ciz-il-Beyan'ın ihbarat-ı kat'iyyesidir. Evet, o Kur'anın nefs-i ihbarı, haşr-i cismânînin keşşafıdır ve şu tılsım-ı muğlak-ı âlemin ve şu remz-i hikmet-i kâinatın miftahıdır. Hem o Kur'an-ı Mu'ciz-il-Beyan'ın tazammun ettiği ve mükerreren tefekküre emredip nazara vaz'eylediği berahin-i akliyye-i kat'iyye, binlerdir. Ezcümle: Bir kıyas-ı temsilîyi tazammun eden: قُلْ يُحْيِهَا الَّذِى اَنْشَاَ هَآ اَوَّلَ مَرَّةٍ ve وَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ اَطْوَارًا ve bir delil-i adâlete işaret eden:
وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَمٍ لِلْعَبِيدِ gibi pekçok âyât ile haşr-i cismânîdeki saadet-i ebediyyeyi gösterecek pekçok dürbinleri, nazar-ı beşerin dikkatine vaz'etmiştir. Kur'anın sair âyetler ile izah ettiği şu: وَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ اَطْوَارًا ve قُلْ يُحْيِهَا الَّذِى اَنْشَاَهَآ اَوَّلَ مَرَّةٍ deki kıyas-ı temsîlînin hulâsasını "Nokta" risalesinde şöyle belan etmişiz ki:
Ses Yok