Tılsımlar Mecmuası | Otuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 124
(123-134)
alması gibi... Hem vazifesinin hitamında "Elhamülillâh" der. Çünki: Bütün ukulü hayrette bırakan hikmetli bir cemâl-i san'at, faideli bir hüsn-ü nakş göstererek Sâni-i Zülcelâlin medâyihine bir kaside-i medhiyye gibi bir eser gösterir; meselâ, nar ve mısıra dikkat et.
Evet, tahavvülât-ı zerrat; (Hâşiye) âlem-i gaybdan olan herşey'in Kur'an-ı Hakîm'de "İmam-ı Mübîn" ve "Kitâb-ı Mübîn", mükerrer yerlerde zikredilmiştir. Ehl-i tefsir, "İkisi birdir";bir kısmı, "Ayrı ayrıdır"demişler. Hakikatlarına dair beyanatları muhteliftir. Hulâsa: "İlm-i İlâhî'nin unvanlarıdır" demişler. Fakat, Kur'ânın feyzi ile şöyle kanaatım gelmiş ki; "İmam-ı Mübîn", İlim ve emr-i İlâhînin bir nev'ine bir unvandır ki; âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gaybe bakıyor. Yâni zaman-ı halden ziyade mâzi ve müstakbele nazar eder. Yâni, herşey'in vücud-u zâhirisinden ziyade aslına, nesline ve köklerine ve tohumlarına bakar. Kader-i İlâhînin bir defteridir. Şu defterin vücud, Yirmialtıncı Söz'de, hem Onuncu Söz'ün hâşiyesinde isbat edilmiştir. Evet şu "İmam-ı Mübîn", bir nevi ilim ve emr-i İlâhînin bir ünvanıdır.Yâni, eşyanın mebâdîleri ve kökleri ve asılları, kemâl-i intizam ile eşyanın vücutlarını gayet san'atkârane intac etmesi cihetiyle elbette desâtir-i İlm-i İlâhînin bir defteri ile tanzim edildiğini gösteriyor ve eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları; ileride gelecek mevcudatın programlarını, fihristelerini tazammun ettiklerinden elbette evâmir-i İlâhiyyenin bir küçük mecmuası olduğunu bildiriyorlar. Meselâ: Bir çekirdek bütün ağacın teşkilâtını tanzim edecek olan programları ve fihristeleri ve o fihriste ve programları tâyin eden o evâmir-i tekviniyyenin küçücük bir mücessemi hükmünde denilebilir. Elhasıl; "İmam-ı Mübîn", mâzi ve müstakbelin ve âlem-i gaybın etrafında dal-budak salan şecere-i hilkatin bir programı, bir fihristesi hükmündedir. Şu mânâdaki "İmam-ı Mübîn" Kader-i İlâhînin bir defteri, bir mecmua-i desâtiridir. O desâtirin imlâsı ile ve hükmü ile zerrat, vücud-u eşyadaki hidematına ve harekâtına sevkedilir. Amma, "Kitab-ı Mübîn", ise, âlem-i gaybdan ziyade, âlem-i şdhadete bakar. Yâni, mâzi ve müstakbelden ziyade, zaman-ı hâzıra nazar eder ve ilim ve emirden ziyade, kudret ve irade-i İlâhiyyenin bir unvamı, bir defteri, bir kitabıdır. "İmam-ı Mübîn", Kader defteri ise; "Kitab-ı Mübîn", Kudret defteridir. Yâni: Herşey vücûdunda, mahiyetinde ve sıfât ve şuunatında kemâl-i san'at ve intizamları gösteriyor ki; bir kudret-i kâmilenin desâtiri ile ve bir irade-i nâfizenin kavânîni ile vücud giydiriliyor. Sûretleri tâyin, teşhis edilip; birer mikdârı muayyen, birer şekl-i mahsus veriliyor. Demek o kudret ve iradenin küllî ve umumî bir mecmua-i kavânîni, bir defter-i ekberi vardır ki; herbir şey'in hususî vücutları ve mahsus sûretleri ona göre biçilir, dikilir, giydirilir. İşte şu defterin vücudu "İmam-ı Mübîn" gibi kader ve cüz-i ihtiyarî mesâilinde isbat edilmiştir. Ehl-i gaflet ve dalâlet ve felsefenin ahmaklığına bak ki: Kudret-i Fâtıra'nın o Levh-i Mahfûzunu ve hikmet ve irade-i Rabbâniyyenin o basîrâne kitabının eşyadaki cilvesini, aksini, misâlini hissetmişler. Hâşâ, "Tabiat" nâmiyle tesmiye etmişler. körletmişler. İşte "İmam-ı Mübîn"in imlâsı ile, yâni kaderin hükmüyle ve düsturu ile kudret-i İlâhiyye, îcad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcûdatı, "Levh-i Mahv-İsbat" denilen zamanın sahife-i misâliyyesinde yazıyor, îcadediyor, zerratı tahrik ediyor.
Demek harekât-ı zerrat; o kitabetten, o istinsahdan; mevcûdat, âlem-i gaybdan âlem-i şehadete ve ilimden kudrete geçmelerinde bir iltizazdır, bir harekâttır. Amma "Levh-i
_________
(Hâşiye) İkinci Maksad'ın tahavvülât-ı zerratın târifine dair olan uzun cümlenin hâşiyesidir.
Ses Yok