Tılsımlar Mecmuası | Otuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 126
(123-134)
geldiği... veyahut onlar, bir bilenin emir ve iradesiyle me'mur olmesı lâzım geldiği gibi; sâkin toprak, sâkin olan herbir zerresi; bütün çiçekli nebatatın ve meyvedar ağaçların tohumlarına medar ve menşe' olmak kabil olduğundan, hangi tohum gelse o zerrede, yâni misliyyet itibariyle bir zerre hükmünde olan bir avuç toprakta kendine mahsus bir fabrika ve bütün levâzımatına ve teşkilâtına ve lâzım bütün cihazatı bulunduğundan; o zerrede ve o zerrenin kulübeciği olan o bir avuç toprakta; eşcar ve nebatat ve çiçekler ve meyveler envaı adedince muntazam manevî ve fabrikaları bulunması veyahut mu'cizekâr, herşey'i hiçten îcad eder ve herşey'in herşey'ini ve her cihetini bilir bir ilim ve kudret bulunması lâzımdır veyahut bir Kadîr-i Mutlak, bir Alîm-i Küll-i Şey'in emir ve izniyle, havl ve kuvveti ile o vazifeler gördürülür.
Evet, nasılki bir acemi, ham, âmî, âdi, hem kör bir adam; Avrupa'ya gitse, bütün fabrikalara, tezgâhlara girse, üstâdâne kemâl-i intizam ile herbir san'atta, herbir binada işler, öyle eserler yapar ki; nihayet derecede hikmetli, san'atlı, herkesi hayrette bırakıyor. Zerre miktar şuuru olan bilir ki: O adam, kendi başı ile işlemiyor, belki bir üstad-ı küll, ona ders verir, işlettirir. Hem nasılki bir kör, âciz, yerinden kalkamıyor, basit bir kulübeciğinde oturmuş bir adam bulunuyor. Halbuki o kulübeciğe bir dirhem gibi küçük bir taş, kemik ve pamuk gibi birer madde veriliyor.Halbuki o kulübecikten batmanlarla şeker, toplarla çuha, binlerle mücevherat, gayet san'atlı, murassatlı libaslar, lezzetli taamlar çıkıp gelse; zerre miktar aklı olan demiyecek mi ki: "O adam, gayet mu'cizekâr bir zâtın menşe-i mu'cizatı olan fabrikasının bir mandalı veyahut miskin bir kapıcısıdır." Aynen öyle de: Havanın zerreleri, herbiri birer Mektubat-ı Samedaniyye, birer antika-i san'at-ı Rabbâniyye, birer mu'cize-i kudret, birer hârika-i hikmet olan nebatat ve eşcar, ezhar ve esmardaki harekât ve hidematları; bir Sâni-i Hakîm-i Zülcelâl'in, bir Fâtır-ı Kerîm-i Zülcemâl'in emir ve iradesiyle hareket ettiğini ve toprağın zerreleri dahi, herbiri birer ayrı makine ve tezgâh, birer ayrı matbaa, birer ayrı hazine, birer ayrı antika ve Sani-i Zülcelâlin esmasını ilân eden birer ayrı ilânname ve kemalâtını söyliyen birer ayrı kaside hükmünde olan o tohumcuklarının, o çekirdeklerinin sünbüllerine, ağaçlarına menşe' ve medar olmaları; Emr-i Kün Feyekûn'e mâlik, herşey emrine müsahhar bir Sâni-i Zülcelâl'in emriyle, izniyle, iradesiyle, kuvvetiyle olması; iki kerre iki dört eder gibi kat'îdir. Âmenna.
İkinci Mebhas: Zerratın harekâtındaki vazifelere, hikmetlere küçük bir işarettir.
Ses Yok