Sözler | Yirmiİkinci Söz | 287
(279-310)

Onun acib san’atlarını ve hâlâtını, akla sığıştıramadığından inkâra sapıyorsun. Halbuki asıl istib’ad, asıl müşkilât ve hakikî suubetler ve dehşetli külfetler, onu tanımamaktadır. Çünki onu tanısak, bütün bu saray, bu âlem birtek şey gibi kolay gelir, rahat olur; bu ortadaki ucuzluk ve mebzuliyyete medâr olur. Eğer tanımazsak ve o olmazsa, o vakit herbir şey, bütün bu saray kadar müşkilâtlı olur. Çünki herşey, bu saray kadar san’atlıdır. O vakit ne ucuzluk ve ne de mebzuliyyet kalır. Belki bu gördüğümüz şeylerin birisi, değil elimize, hiç kimsenin eline geçmezdi. Sen, yalnız şu ipe takılan tatlı konserve kutusuna bak (Hâşiye-16). Eğer, onun gizli matbaha-i mu’ciznümâsından çıkmasa idi, şimdi kırk para ile aldığımız halde, yüz liraya alamazdık.

Evet bütün istib’âd, müşkilât, suubet, helâket belki muhâliyet, onu tanımamaktadır. Çünki nasıl bir ağaca; bir kökte, bir kanunla, bir merkezde hayat veriliyor. Binler meyvelerin teşekkülü, bir meyve gibi sühulet peyda eder. Eğer o ağacın meyveleri, ayrı ayrı merkeze ve köke, ayrı ayrı kanunla rabtedilse, herbir meyve; bütün ağaç kadar müşkilâtlı olur. Hem nasıl bütün ordunun techizâtı bir merkezde, bir kanunda, bir fabrikadan çıksa; kemiyetçe bir neferin techizâtı kadar kolaylaşır. Eğer, herbir neferin ayrı ayrı yerlerde techizâtı yapılsa, alınsa; herbir neferin techizâtı için, bütün ordunun techizâtına lâzım fabrikalar bulunması lâzımdır.

Aynen bu iki misâl gibi: Şu muntâzam sarayda, şu mükemmel şehirde, şu müterakki memlekette, şu muhteşem âlemde, bütün bu şeylerin icadı; birtek zâta verildiği vakit o kadar kolay olur, o kadar hiffet peyda eder ki, gördüğümüz nihayetsiz ucuzluğa ve mebzuliyyete ve sehavete sebebiyet verir. Yoksa herşey o kadar pahalı, o kadar müşkilâtlı olacak ki, dünya verilse birisi elde edilemez...

ONUNCU BÜRHAN

Gel, ey bir parça insafa gelmiş arkadaş! Onbeş gündür (Hâşiye-17) biz buradayız. Eğer şu âlemin nizâmlarını bilmezsek, pâdişahını tanımazsak; cezaya müstehak oluruz. Özrümüz kalmadı. Zira on beş gün (güya bize mühlet verilmiş gibi) bize ilişmiyorlar.


Hâşiye-16: Konserve kutusu; kudret konserveleri olan kavun, kar-puz, nar, süt kutusu hindistan cevizi gibi rahmet hediyelerine işarettir.

Hâşiye-17: On beş gün, sinn-i teklif olan onbeş seneye işarettir.

Dinle
-