Sözler | Yirmiİkinci Söz | 304
(279-310)

İşte bu iftikar ve ihtiyâc-ı mahlûkat ve bu tarzda imdad ve iâne-i gaybiyye, acaba Güneş gibi bir Mürebbi-i Hakîm-i Zülcelâl’i, bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemâl’i göstermiyor mu?

SEKİZİNCİ LEM’A: Nasılki, bir tarlada ekilen bir nevi tohum delâlet eder ki: O tarla herhalde tohum sahibinin taht-ı tasarrufunda olduğunu; hem o tohumu dahi, tarla mutasarrıfının taht-ı tasarrufunda olduğunu gösterir. Öyle de: Şu anâsır denilen mezraa-i masnuat, vâhidiyyet ve besâtet ile beraber, külliyet ve ihâtaları ve şu mahlûkat denilen semerat-ı rahmet ve mu’cizât-ı kudret ve kelâmât-ı hikmet olan nebâtat ve hayvanat, mümaselet ve müşabehetleriyle beraber çok yerlerde intişarı, her tarafta bulunup tavattunları; tek bir Sâni’-i Mu’ciz-nümâ’nın taht-ı tasarrufunda olduklarını öyle bir tarzda gösteriyor ki; güya herbir çiçek, herbir semere, herbir hayvan, o Sâniin birer sikkesidir, birer hâtemidir, birer turrasıdır. Her nerede bulunsa, lisan-ı hâliyle herbirisi der ki: “Ben kimin sikkesiyim, bu yer dahi onun masnuudur. Ben kimin hâtemiyim, bu mekân dahi onun mektubudur. Ben kimin turrasıyım, bu vatanım dahi onun mensucudur.” Demek en ednâ bir mahlûka Rubûbiyyet; bütün anasırı kabza-i tasarrufunda tutana mahsustur ve en basit bir hayvanı tedbir ve tedvir etmek; bütün hayvanatı, nebâtatı, masnuatı kabza-i Rubûbiyyetinde terbiye edene has olduğunu kör olmayan görür. Evet herbir ferd, sâir efrada mümaselet ve misliyyet lisanı ile der: “Kim bütün nev’ime mâlik ise, bana mâlik olabilir, yoksa yok.” Her nev, sâir nevilerle beraber yeryüzünde intişarı lisanıyla der: “Kim bütün sath-ı Arza mâlik ise, bana mâlik olabilir; yoksa yok.” Arz, sâir seyyarat ile bir Güneşe irtibatı ve semâvat ile tesânüdü lisanıyla der: Kim bütün kâinata mâlik ise, bana mâlik O olabilir; yoksa yok. Evet faraza zîşuur bir elmaya biri dese: “Sen benim san’atımsın.” O elma lisan-ı hal ile ona: “Sus!” diyecek. “Eğer bütün yeryüzünde bütün elmaların teşkiline muktedir olabilirsen, belki yeryüzünde münteşir bütün hemcinsimiz olan bütün meyvedârlara, belki sefinesiyle hazine-i rahmetten gelen bütün hedâyâ-yı Rahmâniyyeye mutasarrıf olabilirsen, bana Rubûbiyyet dâva et.” O elma böyle diyecek ve o ahmağın ağzına bir tokat vuracak.

DOKUZUNCU LEM’A: Cüz’de cüz’îde, küllde küllîde, küll-i âlemde, hayatta, zîhayatta, ihyada olan sikkelerden, hâtemlerden, turralardan bazılarına işaret ettik. Şimdi, nevilerde hesabsız sikkelerden bir sikkeye işaret edeceğiz.

Dinle
-