Sözler | YirmiÜçüncü Söz | 328
(311-331)

Ve o saltanatın sebebi, kuvvet ve iktidar-ı ilmî değil, belki şefkat ve re’fet-i Rabbaniyye ve rahmet ve hikmet-i İlâhiyyedir ki; eşyayı ona teshir etmiştir. Evet, bir gözsüz akrep ve ayaksız bir yılan gibi haşerâta mağlûb olan insâna, bir küçük kurttan ipeği giydiren ve zehirli bir böcekten balı yediren; onun iktidarı değil, belki onun za’fının semeresi olan teshir-i Rabbanî ve ikram-ı Rahmânîdir.

Ey insân! Mâdem hakikat böyledir; gururu ve enaniyyeti bırak. Ulûhiyyetin dergâhında acz ve za’fını, istimdad lisanıyla; fakr ve hâcâtını, tazarru’ ve dua lisanıyla ilân et ve abd olduğunu göster. Ve

de, yüksel.

Hem deme ki: “Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana teshir edilsin, benden bir şükr-ü küllî istenilsin?”

Çünki sen çendan, nefsin ve sûretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcûdâtın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalâacısı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.

Evet ey insân! Sen, nebatî cismâniyyetin cihetiyle ve hayvanî nefsin itibariyle; sagîr bir cüz, hakir bir cüz’î, fakîr bir mahlûk, zaîf bir hayvansın ki; bütün dehşetli mevcûdât-ı seyyalenin dalgaları içinde çalkanıp gidiyorsun. Fakat muhabbet-i İlâhiyyenin ziyâsını tazammun eden îmânın nuruyla münevver olan İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip; insânîyyet cihetinde, abdiyyetin içinde bir sultansın ve cüz’iyyetin içinde bir küllîsin, küçüklüğün içinde bir âlemsin ve hakaretin içinde öyle makamın büyük ve daire-i nezaretin geniş bir nâzırsın ki, diyebilirsin: “Benim Rabb-ı Rahîm’im dünyayı bana bir hâne yaptı. Ay ve güneşi, o hâneme bir lâmba; ve baharı, bir deste gül; ve yazı, bir sofra-i nîmet; ve hayvanı, bana hizmetkâr yaptı. Ve nebatâtı, o hânemin zînetli levâzımâtı yapmıştır.”

Netice-i kelâm: Sen eğer nefis ve şeytanı dinlersen, esfel-i sâfilîne düşersin. Eğer Hak ve Kur’an’ı dinlersen, a’lâ-yı illiyyîne çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun.

Dinle
-