Ger mîzan-ül vücûdla karıncayı tartarsan, ondan çıkan kâinat Küremize sıkışmaz.
Bence küre hayevandır, başkaların zannınca meyyit olan Küreyi ger getirip koyarsan
Karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı bile olamaz.
Nasraniyyet, ya intifa ya ıstıfa bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silâh edecek.
Mükerreren yırtıldı, purutluğa tâ geldi, purutlukta görmedi ona salâh verecek.
Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin, bâzı yakınlaştı
Tevhide; onda felâh görecek.
Hâzırlanır şimdiden (*) yırtılmaya başlıyor. Sönmezse safvet bulup İslâma mal olacak.
Bu bir sırr-ı azîmdir, ona remz u işaret; Fahr-i Rusül demiştir: “İsa,
Şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.”
Meşhurdur ki: Îdin hilâline bakardı Cemâat-ı kesîre. Kimse bir şey görmedi.
Zevâlî bir ihtiyar yemin etti ki: “Gördüm.” Halbuki gördüğü, kirpiğinin tekavvüs etmiş beyaz bir kılı idi.
O kıl oldu onun hilâli. O mukavves kıl nerede! Hilâl olmuş Kamer nerede! Ger anladın şu remzi:
Zerrattaki harekât; kirpik-i aklın olmuş, birer kıl-ı zulmettar.. kör etmiş maddî gözü.
Teşkil-i cümle enva’ fâilini göremez, düşer başına dalâl.
O hareket nerede! Nazzam-ı kevn nerede! Onu ona vehmetmek, muhal ender muhal!..
(*) Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki, İkinci Harb-i Umumîden tam haber verir.