Mesnevî-i Nûriye | Lasiyyyemalar | 37
(33-49)

Ve keza, pek çok san’at hârikalarına ve nakış ve zînetlerin garâibine müştemil olan bir binanın bâni ve Sânisiz vücûdu mümkün olmadığı gibi, bu âlemin vücûdu da Sâniin vücûduna tâbidir. Dalâlet sarhoşluğuyla sarhoş olmayanlar, onu bunsuz tasdik edemezler.

Ve keza, deniz ve nehirlerin yüzünde, şemsin aksini gösteren kabarcıklardaki Güneşin parıltısı, şemsin vücûdunu inkâr etmekle mümkün olmadığı gibi, aklı bozuk olmayanlar için, kemâli intizam ile tahavvül ve teceddüd eden şu kâinatın şuhûdu, Bâni ve Sâniin vücubu vücûdunun tasdikiyle olabilir. Çünkü, şu muhteşem kâinatı, meşiet ve hikmetiyle te’sis ve kaza ve kaderinin düstûrlariyle tafsil ve âdetinin kanunlariyle tanzim ve inâyet ve rahmetinin nâmûslariyle tezyin ve esmâ ve sıfâtının cilveleriyle tenvir eden ancak ve ancak Bâni ve Sânidir. Evet, Hâlıkı Vâhid kabul edilmediği takdirde, kâinatın zerrât ve mürekkebatı adedince sonsuz ilâhların kabulüne mecbûriyet hâsıl olur. Ve aynı zamanda, her bir ilâhın şu kâinatı halketmeğe kadir olması lâzımdır. Çünkü, zîhayatın her bir cüz’isi zevilhayatın küllüne (yâni umumuna) bir fihristedir. Cüz’îyi halkeden küllîyi de halketmeğe kadir olmalıdır...

Ve keza, ziyâsız Güneşin vücûdu mümkün olmadığı gibi, uluhiyet de tezâhürsüz olamaz. Tezâhürü ise, irsali rusül ile olur. Ve keza, haddi kemâle bâliğ olan en yüksek bir cemâlin bilinmesi, görünmesi, gösterilmesi için resullerin târifi lâzımdır.

Ve keza, kemâli cemâle baliğ olan kemâli hüsnü san’at, resûllerin delâletiyle olur.

Ve keza, rubûbiyeti âmme, ubûdiyeti külliye ister. Bu da zülcenaheyn resûllerin vahdeti İlâhîyeyi halka i’lân etmeleri ile mümkün olur.

Ve keza, bir hüsn sâhibinin isteği olmasa ve bir âyine bulunmasa ve târif edici bir şahıs tavassut etmezse, onun hüsnünün görünmesi, gösterilmesi mümkün değildir. Bu da ancak resûller vasıtasiyle olur. Çünkü, resûl, ubûdiyetiyle Hâlık’ın hüsnüne âyinedir; risâleti cihetiyle de halka izhar ve i’lân eder.

Ve keza, bir zâtın cevahirle, zîkıymet eşya ile dolu hazinelerini açıp halka göstermek ve arzetmekle o zâtın kudretini, zenginliğini, saltanatını i’lân etmek için ancak o zâtın müsaadesiyle ve irâdesiyle emir ve tayin edilmiş bir me’mur lâzımdır. İşte o me’mur resûldür.

Dinle
-