Mesnevî-i Nûriye | Lasiyyyemalar | 39
(33-49)

Bu vaziyet, bu dar menzil ve meydan ve meşherden sonra dâimî bir menzil, sâbit saraylar, açık hazineler bulunup ve sâkinleri sâbit ve dâimî kalacaklarına bilbedâhe delâlet eder.

Ve keza, dikkat sâhibi bir sultan ki, milletinin bütün a’mallerini, ef’allerini, hizmetlerini, hâcetlerini tamamiyle yazar ve yazdırır ve mülkünde cereyan eden her bir hâdise ve her bir vâkıanın sûretlerini, fotoğraflarını alıp tesbit ve hıfz ederse, elbette bu vaziyet, bir muhasebenin, bir muhakemenin, bir mükâfat ve mücâzatın vukua geleceğine kat’i bir sûrette delâlet eder.

Ve keza, mükâfat ve mücazat hakkında tekrar ile pek çok va’dleri ve tehdidleri olursa ve o vaad ü vaîd edilen şeyler kudretine ağır gelmezse ve o şeyler raiyeti için pek ehemmiyetli olursa, elbette söz verdiği şeylerde hilâf olmayacaktır. Çünkü hulf-ül-vaad, kudretin izzetine zıttır.

Ve keza, hadd-i tevâtüre bâliğ olan muhbirlerin ittifak ve icmâlarına göre, o muhteşem ve azîm saltanatın medârı ve cevelangâhı ancak âhiret memleketidir. Bu küçük menziller, meydanlar o azamete dâimî bir mekân olamaz. Çünkü, bu gibi zâil, mütebeddil şeyler, o müstakar saltanata makarr olamaz.

Evet o sultan şu küçük menzilde ve meydanda çok şeyleri, içtimaları, iftirakları gösteriyor. Fakat, bizzat maksad o şeyler değildir. Ancak âhiretin meydan-ı ekberinde vukua gelecek hallerin, emirlerin nümûnelerini göstermektir. Çünkü o mahşer-i azîmde yapılacak muameleler, bu küçücük nümûnelere göre cereyan edecektir. Demek bu menzilde gösterilen fâni, zâil haller o âlemde bâki ve dâimî semereler verecektir.

Evet o sultanın şu fâni menzillerde ve korkunç meydanlarda gösterdiği hikmet, inâyet, adalet, rahmet ve şefkatin fevkinde bir derecenin tasavvuru imkân hâricidir. Elbette bu kadar yüksek ve geniş hârika san’atlar, dâimî mekânları, sâbit meskenleri ve zevâlsiz sâkinleri isterler ki, o büyük hikmet ve adaletin hakîkatlarına mazhar olsunlar. Ve illâ, şu görünen hikmet, inâyet, merhametin inkârı lâzım gelir. Ve aynı zamanda, bu kadar hikmetinden ve inâyetinden zuhur eden fiiller sâhibinin hâşâ! zâlim, gaddar, sefih olduğuna zehab edilir. Bu ise, inkılâb-ı hakâiki istilzam eder.

Dinle
-