Arkadaş! Bu sıfatları hâiz, bu vazifeleri en mükemmel görebilecek Hazreti Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan başka âlemde bir şahıs yoktur. En câmi, en kâmil, en fâzıl o zâttır. Tam tamına teşhir, tebliğ, târif, tavsif, izhar, i’lân eden o zâttır.
Aziz arkadaş! “Îmanı Billâh” ile “Âhiret îmanı” arasındaki telâzuma geldik. Hazır ol, dinle!
Bir sultan, itaat edenlere mükâfat ve isyan edenlere de mücâzat etmezse, saltanatı inhidama yüz çevirir. Ve keza, bir sultanın sağında lütuf ve merhamet ve solunda kahr ve terbiye lâzımdır. Mükâfat, merhametin iktizâsıdır. Terbiye de mücâzatı ister. Mükâfat ve mücâzat menzilleri âhirettir.
Ve keza, yüksek bir hikmet ve adalet sâhibi olan bir sultan, saltanatının şanını kusurdan saklamak üzere, kendisine iltica edenleri taltif ve hâkimiyetinin haşmetini göstermek için milletinin hukukunu muhafaza eder. Bu cihetlerin mühim bir kısmı âhirette olur.
Ve keza, lebâleb dolu hazinelere mâlik ve sahâveti mutlakaya sâhib olan bir sultan için umûmî ve dâimî bir dârı ziyafet lâzımdır. Ve ayrı ayrı ihtiyaç sâhiblerinin devam ve bekalarını ister. Bu da ancak âhirette olur.
Ve keza, bir cemâl sâhibi, dâima hüsn ve cemâlini görmek ve göstermek ister. Bu ise, âhiretin vücûdunu ister. Çünkü dâimî bir cemâl, zâil ve muvakkat bir müştaka râzı olmaz. Onun da devamını ister. Bu da âhireti ister.
Ve keza, yardım isteyenlere yardım ve duâ edenlere cevab vermek hususunda, pek rahîmane bir şefkat sâhibi olan bir sultan ki ednâ bir mahlûkun ednâ bir isteğini derhal yapar, verir elbette bütün mahlûkatın en büyük bir ihtiyacını kemâli suhûletle yapar. Böyle umûmî ve en mühim bir ihtiyaç ancak âhirettir.
Ve keza, icraatından, faaliyetinden anlaşılan pek hârika bir ihtişam içinde bir saltanatı varken, milletinin içtimâları için yalnız dar bir misafirhâne yapılmış; dâimî olarak milleti istiâb edemez, dâima dolar boşalır. Ve bir imtihan meydanı var; her vakit değişir, tebeddül eder. Ve sultanın ba’zı âsârı san’atına ve ihsanâtına ba’zı nümûneler göstermek için meclisleri var; zaman zaman tahavvül eder.