Kâinat terkiblerindeki intizam, cereyan-ı ahvâldeki nizam, sûretlerdeki garabet, nakışlarındaki zînet, yüksek hikmetler, eşyadaki muhalefet ve mümaselet, câmidattaki muavenet, birbirinden uzak olan şeylerdeki tesanüd, hikmet-i âmme, inâyet-i tâmme, rahmet-i vâsia, rızk-ı âmm, hayatlar, tasarruf, tahvil, tağyir, tanzim, imkân, hudûs, ihtiyaç, za’f, mevt, cehil, ibâdet, tesbihat, daavat ve hâkezâ pek çok sıfatlar lîsanlariyle Hâlık-ı Kadîm-i Kadîr’in vücub ve vücûduna ve evsâf-ı kemâliyesine şehâdet ettikleri gibi; Esmâ-i Hüsnâyı tilâvet ederek, Cenâb-ı Hakk’a tesbih ve Kur’ân-ı Hakîm’i tefsir ve Resûl-i Ekrem’in (A.S.M.) ihbaratını tasdik ediyorlar.
Geçen lîsanların tafsiline geçiyoruz. Şöyle ki:
Kâinatta görünen tanzimat, nizamat, müvazenat kabza-i tasarrufunda bir mîzan ve nizam bulunan Hâlık’ın vücub-u vücûduna delâlet etmekle cümlesini okur.
Ve keza, kâinatta intizam ve ıttırad hükümfermadır. Bu iki sıfat, mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şehâdet etmekle hakîkatini i’lân ediyor.
Ve keza, semavât sahifesini Güneş ve yıldızlarla yazan kudretle, bal arısiyle karıncanın sahifelerini hüceyrat ve zerrât ile yazan kudret bir olduğundan ile (mes’elenin i’lâniyle) Hâlıkın bir olduğuna delâlet ve şehâdet eder.
Ve keza, meselâ bulut ile arz gibi câmid ve mütehalif şeylerde tecavüb ve muavenet, yâni birbirinin hâcetine cevab vermek ve seyyarat gibi şemsten pek uzak olan yıldızların şemse veya birbirine tesanüd etmeleri, bütün eşyanın bir Müdebbirin idaresinde bulunduğuna şehâdet ederek ile i’lân eder.
Ve keza, semavâtın yıldızlar gibi âsar-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirine benzeyen çiçeklerinde, hayvânâtındaki münâsebet, Hâlıkın bir olduğuna delâletle şehâdetini ile i’lân eder.