Mesnevî-i Nûriye | Katre | 52
(50-75)

Birinci Kelâm: Ben kendime mâlik değilim. Ancak mâlikim kâinatın mâlikidir. Fakat, kendime mâlik nazariyle bakıyorum ki, Mâlik-i Hakîki’nin sıfâtını ve sıfatların bir derece mâhiyetini ve hududunu bileyim. Evet mevhum, mütenahi hududum ile Mâlik-i Hakîki’nin sıfatlarının bir cihette gayr-i mütenahi hududunu bildim.

İkinci Kelâm: Ölüm haktır. Evet bu hayat ve bu beden şu azîm dünyaya direk olacak kabiliyette değildir. Zîra, onlar demir ve taştan değildir. Ancak, et, kan ve kemik gibi mütehalif şeylerden terekküb etmiş. Kısa bir zamanda tevâfukları, içtimaları varsa da iftirakları ve dağılmaları her vakit melhuzdur.

Üçüncü Kelâm: Rabbim birdir. Evet, herkesin bütün saadetleri, bir Rabb-ı Rahîm’e olan teslimiyete bağlıdır. Aksi takdirde pek çok rab’lere muhtaç olur. Çünkü insan, câmiiyeti i’tibâriyle bütün eşyaya ihtiyacı ve alâkası vardır. Ve her şeye karşı (hissederek veya etmeyerek) teessürü, elemleri vardır. Bu ise tam Cehennem gibi bir hâlettir. Fakat, erbab tevehhüm edilen esbâb yed-i kudretine bir perde olan Rabb-ı Vâhide teslimiyet, firdevsî bir vaziyettir.

Dördüncü Kelâm: ile ta’bir edilen benlik, yâni kendisine bir vücûd, bir kıymet vermektir ki; bu ene, Cenâb-ı Hakk’ın sıfâtını, şuûnatını bilmek için bir santral ve bir vâhid-i kıyasîdir.

Dinle
-