Çünkü dağıttığı güzel kokular ve müşterilerin nazarını celbedecek zînetlerle süslenmeleri ve sünbülleri ve meyveleri için çürüyünceye kadar kendilerini feda etmeleri, ehl-i dikkate gösterir ki: Onların, emr-i İlâhînin imtisâlinde öyle bir lezzetleri var ki; nefislerini mahvedip çürütüyorlar.
Bak, başında çok süt konserveleri taşıyan Hindistan cevizi ve incir gibi meyvedar ağaçlar, rahmet hazinesinden lîsan-ı hal ile süt gibi en güzel bir gıdayı ister, alır, meyvelerine yedirir; kendi bir çamur yer. Hem nar ağacı sâfi bir şarabı, hazine-i rahmetten alıp meyvesine yedirir; kendisi çamurlu ve bulanık bir suya kanaat eder.
Hatta hububatta dahi sünbüllenmek vazifesinde zâhir bir iştiyak görünür. Nasılki dar bir yerde hapsedilen bir zât, bir bostana ve geniş bir yere çıkmayı müştâkane ister. Öyle de; hububatta, sünbüllenmek vazifesinde öyle sürûrlu bir vaziyet, bir iştiyak görünüyor.
İşte “Sünnetullah” ta’bir edilen, kâinatta cereyan eden bu sırlı uzun düstûrdandır ki: İşsiz, tenbel, istirahatla yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle sa’yeden, çalışanlardan daha ziyâde zahmet ve sıkıntı çekerler. Çünkü dâima işsizler ömürlerinden şikâyet ederler; eğlenceler ile çabuk ömürlerinin geçmesini isterler. Sa’y edenler ve çalışanlar ise; şâkirdirler, hamdederler, ömürlerinin geçmesini istemezler.
küllî düstûrdur. Hem o sır iledir ki: “Rahat zahmette, zahmet rahattadır” cümlesi darb-ı mesel olmuştur. Evet cemadata dikkatle nazar edilse: Bilkuvve yalnız isti’dâd ve kabiliyet cihetinde nâkıs kalıp inkişaf etmeyenlerin, gâyet bir içtihad ve sa’y ile inbisat edip bilkuvveden bilfiil sûretine geçmesinde, mezkûr sünnet-i İlâhîye düstûriyle bir tavır görünüyor. Ve o tavır işâret eder ki, o vazife-i fıtriyede bir şevk ve o mes’elede bir lezzet vardır. Eğer o camidin umûmî hayattan hissesi varsa, şevk kendisinin olur; yoksa, o câmidi temsil eden, nezâret eden şeye âidtir. Hatta bu sırra binâen denilebilir ki:
Lâtif, nazik su, incimad emrini aldığı vakit, öyle şiddetli bir şevk ile o emre imtisâl eder ki, demiri şak eder, parçalar. Demek bürûdet ve taht-es-sıfır soğuğun lîsaniyle ağzı kapalı demir kaptaki suya “Genişlen!” emr-i Rabbânîsi tebliğ edilince, şiddet-i şevk ile kabını parçalar. Demiri bozar, kendisi buz olur.