Mesnevî-i Nûriye | Onuncu Risale | 231
(204-235)

Çünkü zikir ve duâdan maksad sevabdır ve merhamet-i İlâhîyeyi celbetmektir. Ma’lûmdur ki, bu gibi hususlarda fazlasiyle tekrar lâzımdır ki, o nisbette sevab kazanılsın ve merhamet celbedilsin. Hem de zikrin tekrarı kalbi tenvir eder. Duânın tekrarı bir takrirdir. Dâvet dahi, tekrarı nisbetinde te’siri, te’kidi vardır.

İkinci Nokta: Kur’ân bütün beşerin tabakatına hitab ve deva olduğu için, zeki-gabî, takî-şakî, zâhid-gayr-i zâhid, bütün insan tabakaları şu hitab-ı İlâhîyeye mazhar ve bu eczahâne-i Rahmâniyeden ilâç almaya hakları vardır. Halbuki Kur’ân’ı tamamen ve dâima okumak herkese müyesser değildir. Bunun için, lüzumlu olan maksadlar, hüccetler bilhassa uzun sûrelerde tekrar edilmiştir ki her bir sûre hemen hemen bir küçük Kur’ân hükmünde olsun ki herkes suhûletle istediği vakit istediği sûreyi okumakla tam Kur’ân’ın sevabını kazanabilsin. Evet

olan âyet-i kerîme bu hakîkatı isbat ediyor.

Üçüncü Nokta: Cismanî ihtiyaçlar vakitlerin ihtilaflariyle tebeddül eder. Noksan ve fazlalaşır. Meselâ: Havaya olan ihtiyaç her anda var. Suya olan ihtiyaç, midenin harâreti zamanlarında olur. Gıdâya olan hâcet, her günde olur. Ziyâya olan ihtiyaç, alelekser haftada bir def’a lâzımdır. Ve hâkezâ...

Kezalik, ma’nevî ihtiyaçlar da vakitleri muhtelif ve mütefavittir. Her anda “Allah” kelimesine ihtiyaç vardır. Her vakit “Besmele”ye her saatte “Lâ ilahe illallah”a ihtiyaç vardır. Ve hâkezâ...

Binâenaleyh; âyetlerin, kelimelerin tekrarı, ihtiyaçların tekrarından ileri geliyor. Ve keza, o gibi hükümlere olan ihtiyacın şiddetine işârettir.

Dördüncü Nokta: Bilirsiniz ki; Kur’ân bu metin din-i azîmin esâsâtını ve İslâmiyetin erkânını te’sis ettiği gibi, içtimâat-ı beşeriyeyi tebdil eden bir kitabdır. Ma’lûmdur ki: Müessis olan zât, vaz’ettiği esasları güzelce yerleştirmek için tekrarlara çok ihtiyacı olur. Evet tekrar edilen şey sâbit kalır, takarrur eder, unutulmaz.

Ve keza, Kur’ân beşerin muhtelif tabakalarından kalî veya halî yapılan suallere lâzım olan cevabları veren umûmî bir mürşid-i mücîbdir. Ma’lûm ya, sual tekerrür ederse cevab da tekerrür eder.

Dinle
-