Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 112
(88-221)

“Bundan sonra onlar bana değil, belki ben onlara hücum edeceğim!” haber vermiş, haber verdiği gibi çıkmış.

Hem nakli sahîh ile vefatından biriki ay evvel ferman etmiş ki:

diye, vefatını haber vermiş.

Hem Zeyd İbni Suvahân hakkında ferman etmiş ki:

Zeyd’den evvel, bir uzvu şehid edileceğini haber vermiş. Bir zaman sonra, Nihavend Harbi’nde bir eli kesilmiş. Demek en evvel o el şehid olup, ma’nen Cennet’e gitmiş.

İşte bütün bahsettiğimiz umûru gaybiyye, on kısım enva’ı mu’cizâtından birtek nevidir. O nev’in on kısmından bir kısmını söylemedik. Şimdi bu kısımla beraber İ’cazı Kur’âna dâir Yirmi Beşinci Söz’de, gâyet geniş ihbarı gayb nev’inin dört nev’ini icmâlen beyân etmişiz. İşte buradaki nev’i ile beraber, Kur’ânın lîsanıyla gaybdan haber verilen o dört büyük nev’i beraber düşün. Gör ki: Ne kadar kat’i, şübhesiz, parlak, kuvvetli, kavî bir bürhanı Risâlettir ki; bütün bütün kalbi, aklı bozulmayan elbette îman edecek ki: Zâtı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Hâlıkı Külli Şey ve Allâmül Guyûb olan bir Zâtı Zülcelâl’in Resûlüdür ve ondan haber alıyor.

YEDİNCİ NÜKTELİ İŞÂRET: Mu’cizâtı Nebeviyenin bereketi taam hususunda olan kısmından birkaç kat’i ve ma’nen mütevatir misâline işâret edeceğiz. Bahisten evvel bir mukaddime zikri münâsibdir.

Mukaddime: Şu gelecek bereketli mu’cizât misâlleri, herbiri müteaddid tarîkle, hatta ba’zıları on altı tarîkle sahîh bir sûrette nakledilmiş. Ekserisi, bir cemâatı kesîre huzurunda vukubulmuş; o cemâat içinde mu’teber ve sâdık insanlar onlardan bahsedip nakletmişler. Meselâ: “Sâ’ denilen dört avuç taamdan yetmiş adam yemişler, tok olmuşlar” naklediyor. O yetmiş adam, onun sözünü işitiyor, tekzib etmiyor. Demek sükût ile tasdik ediyorlar. Halbuki, o asrı sıdk ve hakîkatta ve o hakperest ve ciddî ve doğru adam olan Sahâbeler, zerre miktar yalanı görse, red ve tekzib ederler. Halbuki bahsedeceğimiz vâkıaları çoklar rivayet etmiş ve ötekiler de sükût ile tasdik etmişler. Demek, herbir hâdise ma’nen mütevatir gibi kat’idir. Hem Sahâbeler, Kur’ânın ve âyetlerin hıfzından sonra en ziyâde, Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ef’al ve akvâlinin muhafazasına, bâhusus ahkâma ve mu’cizâta dâir ahvaline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını

Dinle
-