Beşinci Misâl: Kütüb-ü sahîha kat’iyyetle beyân ediyorlar ki: Gazve-i Garra-i Ahzab’da, meşhur Yevm-ül Hendek’te, Hazret-i Câbir-ül Ensârî kasem ile i’lân ediyor: O günde, dört avuç olan bir sâ’ arpa ekmeğinden, bir senelik bir keçi oğlağından bin adam yediler ve öylece kaldı. Hazret-i Câbir der ki: “O gün yemek, hânemde pişirildi; bütün bin adam o sâ’dan, o oğlaktan yediler, gittiler. Daha tenceremiz dolu kaynıyor, daha hamurumuz ekmek yapılıyor. O hamura, o tencereye mübârek ağzının suyunu koyup, bereketle duâ etmişti.
İşte şu mu’cize-i bereketi, bin zâtın huzurunda, onları ona alâkadar göstererek Hazret-i Câbir kasemle i’lân ediyor. Demek şu hâdise, bin adam rivayet etmiş gibi kat’i denilebilir.
Altıncı Misâl: -Nakl-i sahîh-i kat’i ile- hâdim-i Nebevî Hazret-i Enes’in amucası meşhur Ebû Talha der ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm; yetmiş seksen adamı, Enes’in koltuğu altında getirdiği az arpa ekmeğinden tok oluncaya kadar yedirdi. “O az ekmekleri parça parça ediniz!” emretti ve bereketle duâ etti. Menzil dar olduğundan, onar onar gelip yediler, tok olarak gittiler.
Yedinci Misâl: -Nakl-i sahîh-i kat’i ile- Şifâ-i Şerîf ve Müslim gibi kütüb-ü sahîha beyân ederler ki: Hazret-i Câbir-ül Ensarî diyor: Bir zât, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan iyâli için taam istedi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, yarım yük arpa verdi. Çok zaman o adam iyâli ile ve misafirleriyle o arpadan yediler. Bakıyorlar, bitmiyor. Noksaniyetini anlamak için ölçtüler. Sonra bereket dahi kalktı, noksan olmağa başladı. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a geldi, vak’ayı beyân etti. Ona cevaben ferman etti:
Yâni: “Eğer kile ile tecrübe etmeseydiniz, hayatınızca size yeterdi.”
Sekizinci Misâl: Tirmizî ve Nesâî ve Beyhakî ve Şifâ-i Şerîf gibi kütüb-ü sahîha beyân ediyorlar ki: Hazret-i Semuretebn-i Cündüb der: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a bir kâse et geldi. Sabahtan akşama kadar fevc fevc adamlar geldiler, yediler.
İşte, mukaddimede beyân ettiğimiz sırra binâen; şu vâkıa-i bereket, yalnız Semure’nin rivayeti değil, belki Semure, o yemeği yiyen cemâatlerin mümessili gibi, onların nâmına ve tasdiklerine binâen i’lân ediyor.
Dokuzuncu Misâl: Şifâ-i Şerîf sâhibi ve meşhur İbn-i Ebî Şeybe ve Taberânî gibi mevsuk ve sahîh muhakkikler rivayetiyle, Hazret-i Ebû Hüreyre der: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bana emretti: