Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 118
(88-221)

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti:

“Bir şey var mı?” diye emretti. Ben dedim: “Heybede bir parça hurma var.” (Bir rivayette, on beş tane imiş.) Dedi: “Getir!” Getirdim. Mübârek elini soktu, bir kabza çıkardı, bir kaba bıraktı; bereketle duâ buyurdular. Sonra onar onar askeri çağırdı, umumen yediler. Sonra ferman etti:

Ben aldım, elimi o heybeye soktum. Evvel getirdiğim kadar elime geçti. Sonra Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hayatında, Ebû Bekir ve Ömer ve Osman hayatında, o hurmalardan yedim. (Başka bir tarîkte rivayet edilmiş ki: O hurmalardan kaç yük, fîsebilillâh sarfettim. Sonra Hazret-i Osman’ın katlinde, o hurma kabı ile nehb ü gârat edildi, gitti.)

İşte, Hoca-i Kâinat olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın kudsî medresesi ve tekyesi olan Suffe’nin demirbaş bir mühim talebesi ve mürîdi ve kuvve-i hâfızanın ziyâdesi için duâ-yı Nebeviyye’ye mazhar olan Hazret-i Ebû Hüreyre, Gazve-i Tebük gibi bir mecma-i nâsta vukuunu haber verdiği şu mu’cize-i bereket; ma’nen bir ordu sözü kadar kat’i ve kuvvetli olmak gerektir...

On Altıncı Misâl: Başta Buhârî, kütüb-ü sahîha -nakl-i kat’i ile- beyân ediyorlar ki: Hazret-i Ebû Hüreyre aç olmuş, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın arkasından gidip, menzil-i Saâdete gitmişler. Bakarlar ki bir kadeh süt, oraya hediye getirilmiş. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki: “Ehl-i Suffe’yi çağır!” Ben kalbimden dedim ki: “Bu sütün bütününü ben içebilirim. Ben daha ziyâde muhtacım.” Fakat Emr-i Nebevî için onları topladım, getirdim. Yüzü mütecaviz idiler. Ferman etti: “Onlara içir!” Ben de o kadehteki sütü birer birer verdim. Her birisi doyuncaya kadar içer, diğerine veririm. Böyle birer birer içirerek, bütün Ehl-i Suffe o sâfi sütten içtiler. Sonra ferman etti ki:

Ben içtim. “İçtikçe, iç!” ferman eder; tâ ben dedim: “Seni hak ile irsal eden Zât-ı Zülcelâl’e kasem ederim, yer kalmadı ki içeyim.” Sonra kendisi aldı. Bismillâh deyip hamdederek bâkiyesini içti. Yüz bin âfiyet olsun.

İşte şu sâfi, hâlis, süt gibi latif, şübhesiz mu’cize-i bâhire-i bereket, beş yüz bin hadîsi hıfzına alan Hazret-i Buhârî başta olarak, Kütüb-ü Sitte-i Sahîha ile nakilleri,

Dinle
-