Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 170
(88-221)

Hem Kütüb-ü Enbiyâ’da, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Muhammed, Ahmed, Muhtar ma’nasında Süryânî ve İbrânî isimleri var. İşte Hazret-i Şuayb’ın suhufunda ismi, Muhammed ma’nasında: dır.

Hem Tevrat’ta yine Muhammed ma’nasında: hem Nebiyyü’l-Haram ma’nasında: Zebur’da El-Muhtar ismiyle müsemmâdır. Yine Tevrat’ta Hem Tevrat’ta ve Zebûr’da: Hem Suhuf-u İbrahim ve Tevrat’ta
dır. Hem Tevrat’ta dir.

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş:

buyurmuştur. Hem İncil’de, Esmâ-i Nebevîden

Yâni: “Seyf ve asâ sâhibi.” Evet sâhibü’s-seyf enbiyâlar içinde en büyüğü; ümmetiyle cihâda me’mur, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dır. Yine İncil’de “Sâhibü’t-Tâc”dır. Evet “Sâhibü’t-Tâc” ünvanı, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a mahsustur. Tâc, imâme, yâni sarık demektir. Eski zamanda, milletler içinde, milletçe umûmîyet i’tibâriyle sarık ve agel saran, Kavm-i Arapdır. İncil’de: kat’i olarak “Resûl-i Ekrem” (Aleyhissalâtü Vesselâm) demektir.

Hem İncil’de veyahut ki İncil tefsirlerinde, “Hak ve bâtılı birbirinden tefrik eden hak-perest” ma’nası verilmiş ki; sonra gelecek insanları, hakka sevkedecek zâtın ismidir.

Dinle
-