Mektubat | Yirminci Mektup | 227
(222-258)

Ey biçâreler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvah! Malımız harab olup, sa’yimiz hebâ oldu; şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik.” demeyiniz, feryad edip me’yus olmayınız... Çünkü: Sizin herşey’iniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl, sizi celb edip, yer altında muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki; hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz... Hizmet, meşakkat bitti; ücret almağa gidiyorsunuz...

Evet, geçen baharın defter-i a’mâlinin sahifeleri ve hidemâtının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden..ve ikinci baharda gâyet şa’şaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr-i Zülcelâl, elbette sizin de netâic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir sûrette mükâfat verecektir.

ONUNCU KELİME:

Yâni: O Vâhid’dir, Ehad’dir, her şey’e kâdirdir. Hiçbir şey O’na ağır gelmez. Bir baharı halketmek bir çiçek kadar O’na kolaydır. Cennet’i halk etmek, bir bahar kadar O’na rahattır. Her günde, her senede, her asırda, yeniden yeniye îcad ettiği hadsiz masnûatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lîsanlarla şehâdet ederler. İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder. Der ki: Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet boşuboşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saâdet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâkî bir Cennet seni bekler. İbâdet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâl’in va’dine îman ve i’timad et. O’na va’dinde hulfetmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine, acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cennet’i dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana va’d etmiş. Ve va’dettiği için, elbette seni onun içine alacak. Mâdem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yer yüzünde, hayvânât ve nebatatın üç yüz binden ziyâde enva’larını ve milletlerini, kemâl-i intizam ve mîzan ile, kemâl-i sür’at ve suhûletle haşr edip, neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, va’dini yerine getirmeye muktedirdir; hem mâdem her senede, öyle bir Kadîr-i Mutlak, haşrin ve Cennet’in nümûnelerini binler tarzda îcad ediyor. Hem mâdem; bütün semâvî fermanları ile saâdet-i ebediyeyi va’d edip, Cennet’i müjde veriyor. Hem mâdem bütün icraatı ve şuûnâtı hak ve hakîkattır ve sıdk ve ciddiyetledir. Hem mâdem; âsârının şehâdetiyle, bütün kemâlât, O’nun nihayetsiz kemâline delâlet ve şehâdet eder.

Dinle
-