Tılsımlar Mecmuası | Yirmi İkinci Sözün İkinci Makamı Mukaddeme | 58
(47-64)
Öyle mi? Herşey rızka muhtaç mıdır?
Evet, bir ferd, rızka ve devam-ı hayata muhtaç olduğu gibi, görüyoruz ki: Bütün mevcudat-ı âlem, bâhusus zîhayat olsa, küllî olsun cüz'î olsun, küll olsun cüz' olsun; vücûdunda, bekasında, hayatında ve idame-i hayatta maddeten ve mânen çok metâlibi var, çok levâzımatı var. İftikarâtı ve ihtiyacatı öyle şeylere var ki, en ednâsına o şey'in eli yetişmediği, en küçük matlûbuna o şey'in kuvveti kâfi gelmediği bir halde, görüyoruz ki: Bütün metâlibi ve erzâk-ı maddiyye ve ma’nevîyesi مِنْ حَيْثُ لاَيَحْتَسِبُummadığı yerlerden kemâl-i intizamla ve vakt-i münâsipte ve lâyık bir tarzda kemâl-i hikmetle ellerine veriliyor. İşte bu iftikar ve ihtiyac-ı mahlûkat ve bu tarzda imdad ve iâne-i gaybiyye, acaba Güneş gibi bir Mürebbi-i Hakîm-i Zülcelâl'i , bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemâl'i göstermiyor mu?
SEKİZİNCİ LEM'A: Nasılki, bir tarlada ekilen bir nevi tohum delâlet eder ki: O tarla herhalde tohum sahibinin taht-ı tasarru- funda olduğunu; hem o tohumu dahi, tarla mutassarrıfının taht-ı tasarrufunda olduğunu gösterir. Öyle de: Şu anâsır denilen mezraa-i masnuat, vâhidiyyet ve besatet ile beraber, külliyet ve ihâtaları ve şu mahlûkat denilen semerat-ı rahmet ve mu'cizat-ı kudret ve kelâmât-ı hikmet olan nebatat ve hayvanat, mümaselet ve müşabehetleriyle beraber çok yerlerde intişarı, her tarafta bulunup tavattunları; tek bir Sâni-i Mu'ciznümâ'nın taht-ı tasarrufunda olduklarını öyle bir tarzda gösteriyor ki; güya herbir çiçek, herbir semere, herbir hayvan, o Sâniin birer sikkesidir, birer hâtemidir, birer turrasıdır. Her nerede bulunsa, lisan-ı hâliyle her birisi der ki: “Ben kimin sikkesiyim, bu yer dahi onun masnuudur. Ben kimin hâtemiyim, bu mekân dahi onun mektubudur. Ben kimin turrasıyım, bu vatanım dahi onun mensucudur.” Demek en ednâ bir mahlûka Rubûbiyyet; bütün anâsırı kabza-i tasarrufunda tutana mahsusdur ve en basit bir hayvanı tedbir ve tedvir etmek; bütün hayvanatı, nebatatı, masnuatı kabza-i Rubûbiyyetinde terbiye edene has olduğunu kör olmayan görür.
Ses Yok