Tılsımlar Mecmuası | Yirmi Dördüncü Mektup | 71
(65-80)
Eğer intisab olmazsa, herşey için, eşya adedince hâricî ademler var. İşte bu remizden, îmanın azamet-i envarına bak ve dalâletin dehşetli zulümâtını gör. Demek îman, şu remizde beyan edilen hakîkat-ı âliye-i nefsül-emriyenin ünvanıdır; ve îman ile ondan isti-fade edebilir. Eğer îman olmazsa, nasılki; kör, sağır, dilsiz, akılsız adama herşey mâdumdur, öyle de; îmansıza herşey madumdur, zulümatlıdır.
İkinci Nükte: Dünyanın ve eşyanın üç tane yüzü var.
Birinci Yüzü: Esmâ-i İlâhiyyeye bakar, onların âyineleridir. Bu yüze zeval ve firak ve adem giremez; belki tazelenmek ve teceddüd var.
İkinci Yüzü: Âhirete bakar, âlem-i bekaya nazar eder, onun tarlası hükmündedir. Bu yüzde, bâki semereler ve meyveler yetiştir-mek var; bekaya hizmet eder, fâni şeyleri bâki hükmüne getirir. Bu yüzde dahi, mevt ve zeval değil; belki hayat ve beka cilveleri var.
Üçüncü Yüzü: Fânilere, yâni bizlere bakar ki; fânilerin ve ehl-i hevesatın mâşukası; ve ehl-i şuurun ticaretgâhı; ve vazifedarların meydan-ı imtihanlarıdır. İşte bu üçüncü yüzündeki fena ve zeval, mevt ve ademin acılarına ve yaralarına merhem için, o üçüncü yüzün iç yüzündeki beka ve hayat cilveleri var.
Elhâsıl: Şu mevcudat-ı seyyale, şu mahlûkat-ı seyyare, Vâcib-ül-Vücudun envar-ı îcad ve vücudunu tazelendirmek için müteharrik âyineler ve değişen mazharlardır.
Birinci Mebhas: Bu gelecek beş işârette, şuûnât-ı Rububiyyeti rasad etmek için; birer sönük, küçük dürbin nev'inden birer temsil yazılacak. Bu temsiller; şuûnât-ı Rubûbiyetin hakîkatını tutamaz, ihâta edemez, mikyas olamaz; fakat baktırabilir. O gelecek temsilâtta ve geçen Remizlerde, Zât-ı Akdesin şuûnâtına münasib olmayan tâbirat, temsilin kusuruna aittir.
Meselâ: Lezzet ve sürur ve memnuniyetin bizce malûm mânaları şuûnât-ı mukaddeseyi ifade edemiyor; fakat, birer ünvan-ı mülâhaza-dır, birer mirsâd-ı tefekkürdür. Hem dahi şu temsiller; muhît, azîm bir kanun-u Rubûbiyetin küçük bir misalde ucunu göstermekle, Rububi-yetin şuûnatında o kanunun hakîkatını isbat ediyor. Meselâ bir çiçek, vücuddan gider, binler vücud bırakarak öyle gider denilmiş. Onunla azîm bir kanun-u Rubûbiyeti gösteriyor ki; bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu kanun-u Rubûbiyet cereyan ediyor.
İkinci Nükte: Dünyanın ve eşyanın üç tane yüzü var.
Birinci Yüzü: Esmâ-i İlâhiyyeye bakar, onların âyineleridir. Bu yüze zeval ve firak ve adem giremez; belki tazelenmek ve teceddüd var.
İkinci Yüzü: Âhirete bakar, âlem-i bekaya nazar eder, onun tarlası hükmündedir. Bu yüzde, bâki semereler ve meyveler yetiştir-mek var; bekaya hizmet eder, fâni şeyleri bâki hükmüne getirir. Bu yüzde dahi, mevt ve zeval değil; belki hayat ve beka cilveleri var.
Üçüncü Yüzü: Fânilere, yâni bizlere bakar ki; fânilerin ve ehl-i hevesatın mâşukası; ve ehl-i şuurun ticaretgâhı; ve vazifedarların meydan-ı imtihanlarıdır. İşte bu üçüncü yüzündeki fena ve zeval, mevt ve ademin acılarına ve yaralarına merhem için, o üçüncü yüzün iç yüzündeki beka ve hayat cilveleri var.
Elhâsıl: Şu mevcudat-ı seyyale, şu mahlûkat-ı seyyare, Vâcib-ül-Vücudun envar-ı îcad ve vücudunu tazelendirmek için müteharrik âyineler ve değişen mazharlardır.
İKİNCİ MAKAM:
Bir mukaddime, Beş işarettir. Mukaddime iki mebhastır. Birinci Mebhas: Bu gelecek beş işârette, şuûnât-ı Rububiyyeti rasad etmek için; birer sönük, küçük dürbin nev'inden birer temsil yazılacak. Bu temsiller; şuûnât-ı Rubûbiyetin hakîkatını tutamaz, ihâta edemez, mikyas olamaz; fakat baktırabilir. O gelecek temsilâtta ve geçen Remizlerde, Zât-ı Akdesin şuûnâtına münasib olmayan tâbirat, temsilin kusuruna aittir.
Meselâ: Lezzet ve sürur ve memnuniyetin bizce malûm mânaları şuûnât-ı mukaddeseyi ifade edemiyor; fakat, birer ünvan-ı mülâhaza-dır, birer mirsâd-ı tefekkürdür. Hem dahi şu temsiller; muhît, azîm bir kanun-u Rubûbiyetin küçük bir misalde ucunu göstermekle, Rububi-yetin şuûnatında o kanunun hakîkatını isbat ediyor. Meselâ bir çiçek, vücuddan gider, binler vücud bırakarak öyle gider denilmiş. Onunla azîm bir kanun-u Rubûbiyeti gösteriyor ki; bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu kanun-u Rubûbiyet cereyan ediyor.
Ses Yok