Tılsımlar Mecmuası | Yirmialtıncı Söz Kader Risalesi | 86
(81-93)
Eğer desen: Tercih bilâ müreccih muhaldir. (Hâşiye) Halbuki, o emr-i itibarî dediğimiz kesb-i insanî; bazan yapmak ve bâzan yapmamak; eğer mûcib bir müreccih bulunmazsa tercih bilâ müreccih lâzım gelir. Şu ise; usûl-ü kelâmiyyenin en mühim bir esasını hedmeder..?
Elcevab: Tereccuh bilâ müreccih muhâldir. Yâni: Müreccihsiz, sebebsiz rüchâniyyet muhâldir. Yoksa, tercih bilâ müreccih câizdir ve vâkidir. İrade bir sıfattır. Onun şe'ni, böyle bir işi görmektedir.
Eğer desen: "Madem katli halkeden Hak'tır. Niçin bana katil denilir?
Elcevab: Çünki: İlm-i sarf kaidesince ism-i fâil, bir emr-i nisbî olan masdardan müştaktır. Yoksa bir emr-i sâbit olan hâsıl-ı bilmasdardan inşikak etmez. Masdar kesbimizdir, katil ünvanını da biz alırız.Hâsıl-ı bilmasdar, Hakk'ın mahlûkudur. Mes'uliyeti işmam eden birşey, hâsıl-ı bilmasdardan müştak kılınmaz.
Yedincisi: İrade-i cüz'iyye-i insaniyye ve cüz-i ihtiyariyesi çendan zaiftir,bir emr-i itibarîdir, fakat, Cenab-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, o zaif cüz-î irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır.Yâni mânen der: "Ey abdim! İhtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise, mes'uliyet sana aittir!" Teşbihte hata olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omuzuna alsan. Onu muhayyer bırakıp, "Nereyi istersen seni oraya götüreceğim" desen. O çocuk, yüksek bir dağı istedi, götürdün.Çocuk üşüdü yahut düştü.Elbette "Sen istedin" diyerek itab edip üstünde bir tokat vuracaksın. İşte Cenâb-ı Hak, Ahkem-ül-Hâkimîn, nihayet zaafta olan abdin iradesini, bir şart-ı âdi yapıp irade-i külliyyesi ona nazar eder.
Elhasıl: Ey insan! Senin elinde gayet zaif, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gayet uzun ve hasenatta eli gayet kısa, cüz-i ihtiyarî namında bir iraden var. O iradenin bir eline duayı ver ki, silsile-i hasenatın bir meyvesi olan Cennet'e eli yetişsin ve bir çiçeği olan saadet-i ebediyeye eli uzansın. Diğer eline istiğfarı ver ki, onun eli seyyiattan kısalsın ve o şecere-i mel'unenin bir meyvesi olan zakkum-u Cehennem'e yetişmesin. Demek, dua ve tevekkül, meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tevbe dahi, meyelân-ı şerr-i keser, tecavüzatını kırar.
ÜÇÜNCÜ MEBHAS: Kadere îman, îmanın erkânındandır. Yâni: "Herşey, Cenâb-ı Hakk'ın takdiriyledir." Kadere delâil-i kat'iyye o kadar
_________
(Hâşiye) Tereccuh ayrıdır, tercih ayrıdır, çok fark var.
Elcevab: Tereccuh bilâ müreccih muhâldir. Yâni: Müreccihsiz, sebebsiz rüchâniyyet muhâldir. Yoksa, tercih bilâ müreccih câizdir ve vâkidir. İrade bir sıfattır. Onun şe'ni, böyle bir işi görmektedir.
Eğer desen: "Madem katli halkeden Hak'tır. Niçin bana katil denilir?
Elcevab: Çünki: İlm-i sarf kaidesince ism-i fâil, bir emr-i nisbî olan masdardan müştaktır. Yoksa bir emr-i sâbit olan hâsıl-ı bilmasdardan inşikak etmez. Masdar kesbimizdir, katil ünvanını da biz alırız.Hâsıl-ı bilmasdar, Hakk'ın mahlûkudur. Mes'uliyeti işmam eden birşey, hâsıl-ı bilmasdardan müştak kılınmaz.
Yedincisi: İrade-i cüz'iyye-i insaniyye ve cüz-i ihtiyariyesi çendan zaiftir,bir emr-i itibarîdir, fakat, Cenab-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, o zaif cüz-î irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır.Yâni mânen der: "Ey abdim! İhtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise, mes'uliyet sana aittir!" Teşbihte hata olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omuzuna alsan. Onu muhayyer bırakıp, "Nereyi istersen seni oraya götüreceğim" desen. O çocuk, yüksek bir dağı istedi, götürdün.Çocuk üşüdü yahut düştü.Elbette "Sen istedin" diyerek itab edip üstünde bir tokat vuracaksın. İşte Cenâb-ı Hak, Ahkem-ül-Hâkimîn, nihayet zaafta olan abdin iradesini, bir şart-ı âdi yapıp irade-i külliyyesi ona nazar eder.
Elhasıl: Ey insan! Senin elinde gayet zaif, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gayet uzun ve hasenatta eli gayet kısa, cüz-i ihtiyarî namında bir iraden var. O iradenin bir eline duayı ver ki, silsile-i hasenatın bir meyvesi olan Cennet'e eli yetişsin ve bir çiçeği olan saadet-i ebediyeye eli uzansın. Diğer eline istiğfarı ver ki, onun eli seyyiattan kısalsın ve o şecere-i mel'unenin bir meyvesi olan zakkum-u Cehennem'e yetişmesin. Demek, dua ve tevekkül, meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tevbe dahi, meyelân-ı şerr-i keser, tecavüzatını kırar.
ÜÇÜNCÜ MEBHAS: Kadere îman, îmanın erkânındandır. Yâni: "Herşey, Cenâb-ı Hakk'ın takdiriyledir." Kadere delâil-i kat'iyye o kadar
_________
(Hâşiye) Tereccuh ayrıdır, tercih ayrıdır, çok fark var.
Ses Yok