Tılsımlar Mecmuası | Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 114
(103-122)
birtek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san'atını izhar eden bir Zât, "Nasıl kıyameti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek" denilir mi! Şu Kadîr'in kemâl-i kudretini ve hiçbir şey O'na ağır gelmediğini ve en büyük şey, en küçük şey gibi O'nun kudretine ağır gelmediğini ve hadsiz efrad, birtek fert gibi o kudrete kolay geldiğini, şu âyet-i kerîme ilân ediyor: مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ Şu âyetin hakikatini Onuncu Söz'ün Hâtimesinde icmâlen ve "Nokta Risalesi"nde ve Yirminci Mektub'da îzâhen beyan etmişiz. Şu makam münasebetiyle üç mes'ele suretinde bir parça izah ederiz.
İşte Kudret-i İlâhiyye zâtiyyedir, öyle ise acz tahallül edemez.Hem melekûtiyyet-i eşyaya taallûk eder. Öyle ise mevâni' tedâhül edemez. Hem nisbeti, kanunîdir. Öyle ise cüz', külle müsavi gelir ve cüz'î, küllî hükmüne geçer. İşte şu üç mes'eleyi isbat edeceğiz.
BİRİNCİ MES'ELE:Kudret-i Ezeliyye, Zât-ı Akdes-ı İlâhiyyenin lâzime-i zaruriyye-i zâtiyyesidir. Yâni, bizzarure zâtın lâzımesidir. Hiçbir cihet-i infikâki olamaz Öyle ise, kudretin zıddı olan acz, o kudreti istilzam eden zâta bilbedâhe ârız olamaz. Çünki: O halde cem'-i zıddeyn lâzım gelir. Mâdem acz, zâta ârız olamaz; bilbedâhe, o zâtın lâzımı olan kudrete tahallül edemez.Madem acz, kudretin içine giremez; bilbedâne, o kudret-i zâtiyyede meratib olamaz. Çünki herşey'in vücud merâtib; o şeyin zıtlarının tedâhülü iledir. Meselâ: Hararetteki merâtîb, bürûdetin tahallülü iledir; hüsündeki derecat, kubhun tedâhülü iledir ve hâkezâ kıyâs et... Fakat, mümkinatta, hakikî ve tabiî lüzum-u zâtî olmadığından, mümkinatta zıtlar birbirine girebilmiş. Mertebeler tevellüd ederek ihtilâfat ile tagayyürüt-ı âlem neş'et etmiştir.Mademki Kudret-i ezeliyyede merâtib olamaz. Öyle ise, makdurut dahi, bizzarure kudrete nisbeti bir olur. En büyük, en küçüğe müsavi ve zerreler, yıldızlara emsâl olur. Bütün haşr-i beşer, birtek nefsin ihyâsı gibi; bir baharın îcadı, birtek çiçeğin sun'u gibi o kudrete kolay gelir. Eğer esbaba isnad edilse; o vakit birtek çiçek, bir bahar kadar ağır olur.
Şu Söz'ün İkinci Makamının Dördüncü "ALLAHÜ EKBER" mertebesinin âhir fıkrasının hâşiyesinde, hem Yirmiikinci Söz'de, hem Yirminci Mektub'da ve zeylinde isbat edilmiş ki: Hilkat-i eşya Vâhid-i Ehad'e verilse, bütün eşya, bir şey gibi kolay olur. Eğer esbaba verilse; bir şey, bütün eşya kadar külfetli, ağır olur.
Ses Yok