Yâni; insân der: “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” Sen, de: “Kim onları bidayeten inşa edip hayat vermiş ise, o diriltecek.” Onuncu Söz’ün dokuzuncu hakîkatının üçüncü temsilinde tasvir edildiği gibi; bir zât, göz önünde bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese: “Şu zât, efradı istirahat için dağılmış olan bir taburu bir boru ile toplar. Tabur nizâmı altına getirebilir.” Sen ey insân, desen; “İnanmam.” Ne kadar divânece bir inkâr olduğunu bilirsin. Aynen onun gibi hiçten, yeniden ordu-misâl bütün hayvanat ve sâir zîhayatın tabur-misâl cesedlerini kemâl-i intizâmla ve mizan-ı hikmetle o bedenlerin zerratını ve letâifini “Emr-i kün feyekûn” ile kaydedip yerleştiren ve her karnda hattâ her baharda rûy-i zeminde yüzbinler ordu-misâl zevilhayat envâ’larını, tâifelerini icad eden bir Zât-ı Kadîr-i Alîm, tabur-misâl bir cesedin nizâmı altına girmekle birbiriyle tanışmış zerrât-ı esasiyye ve eczâ-yı asliyyeyi bir sayha ile Sûr-u İsrafil’in borusu ile nasıl toplayabilir! İstib’âd sûretinde denilir mi! Denilse, eblehcesine bir divâneliktir.
Makam-ı irşadda beyânât-ı Kur’aniyye o derece müessir ve rakiktir ve o derece mûnis ve şefiktir ki, şevk ile ruhu, zevk ile kalbi; aklı merakla ve gözü yaşla doldurur. Binler misâllerinden yalnız şu:
ilâ âhir...
Yirminci Söz’ün Birinci Makamı’nda üçüncü âyet mebhasinde isbat ve izah edildiği gibi Benî-İsrail’e der: Mûsa Aleyhisselâm’ın asâsı gibi bir mu’cizesine karşı sert taş, oniki gözünden çeşme gibi yaş akıttığı halde, size ne olmuş ki, Mûsa Aleyhisselâm’ın bütün mu’cizâtına karşı lâkayd kalıp; gözünüz kuru, yaşsız, kalbiniz katı, ateşsiz duruyor? O sözde şu mânâ-yı irşadî izah edildiği için oraya havale ederek burada kısa kesiyorum.
Makam-ı ifhâm ve ilzamda binler misâllerinden yalnız şu iki misâle bak: Birinci misâl:
Yâni: “Eğer, bir şüpheniz varsa, size yardım edecek, şehadet edecek bütün büyüklerinizi ve taraftarlarınızı çağırınız. Birtek sûresine bir nazîre yapınız.” “İşârât-ül İ’câz” da izah ve isbat edildiği için burada yalnız icmâline işaret ederiz. Şöyle ki: