Eğer o muhabbetler, Kur’anın irşad ettiği tarzda ve Cenâb-ı Hakk’ın hesabına ve muhabbet-i Rahmân nâmına olsalar, o zaman hem dünyada, hem âhirette güzel neticeleri var. Amma dünyada ise: Leziz taamlara, güzel meyvelere muhabbetin, elemsiz bir ni’met ve ayn-ı şükür bir lezzettir.
Nefsine muhabbet ise: Ona acımak, terbiye etmek, zararlı hevesâttan men’etmektir. O vakit nefis sana binmez, seni hevâsına esir etmez. Belki sen nefsine binersin. Onu hevâya değil, hüdâya sevkedersin.
Refika-i hayatına muhabbetin, mâdem hüsn-ü sîret ve mâden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş. O refikaya samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder. İkiniz ihtiyar oldukça o hal ziyâdeleşir, mes’ûdane hayatını geçirirsin. Yoksa, hüsn-ü sûrete muhabbet nefsanî olsa, o muhabbet çabuk bozulur. Hüsn-ü muaşereti de bozar.
Peder ve valideye karşı muhabbetin, Cenâb-ı Hak hesabına olduğu için hem bir ibâdet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyâdeleştirirsin. En âli bir his ile, en merdane bir himmet ile onların tûl-ü ömrünü ciddî arzu edip bekalarına duâ etmek, tâ “onların yüzünden daha ziyâde sevab kazanayım” diye samimî hürmetle onların elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhânî almaktır. Yoksa; nefsanî, dünya itibariyle olsa, onlar ihtiyar oldukları ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman en süflî ve en alçak bir his ile vücûdlarını istiskal etmek, sebeb-i hayatın olan o muhterem zâtların mevtlerini arzu etmek gibi vahşi, kederli, ruhânî bir elemdir.
Evlâdına muhabbet ise: Cenâb-ı Hakk’ın senin nezaretine ve terbiyene emanet ettiği sevimli, ünsiyetli o mahlûklara muhabbet ise; saadetli bir muhabbet, bir ni’mettir. Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle me’yusâne feryad edersin. Sâbıkan geçtiği gibi “Onların Hâlıkları, hem Hakîm, hem Rahîm olduğundan, onlar hakkında o mevt, bir saadettir” dersin. Senin hakkında da, onları sana veren Zâtın rahmetini düşünürsün. Firak eleminden kurtulursun.
Ahbablara muhabbetin ise: Mâdem “Lillâh” içindir. O ahbabların firakları, hattâ ölümleri, sohbetinize ve uhuvvetinize mâni olmadığı için, o ma’nevî muhabbet ve ruhanî irtibattan istifâde edersin. Ve mülâkat lezzeti daimî olur. “Lillâh” için olmazsa, bir günlük mülâkat lezzeti, yüz günlük firak elemini netice verir. (Hâşiye)
Hâşiye: “Lillâh” için bir saniye mülâkat, bir senedir. Dünya için olsa; bir sene, bir saniyedir.