Ne şu asrın san’atı... Belki umum malıdır: Telâhuk-u efkârdan, semâvî şerayi’den, hem hâcât-ı fıtrîden, husûsan şer’-i Ahmedî,
İslâmî inkılâbdan neş’et eden bir maldır. Kimse temellük etmez.
Misâlîler meclisi, o meclisin reisi tekrar sordu; hem dedi: “Musibet olur her dem hıyanet neticesi. Mükâfatın sebebi. Ey şu asrın adamı! Kader bir sille vurdu, kazaya da çarptırdı
Hangi ef’âlinizle kazaya, hem kadere şöyle fetva verdiniz ki, kazâ-i İlâhî musibetle hükmetti, sizleri hırpaladı?
Hatâ-yı ekseriyet olur sebeb daima musibet-i âmmeye.” Dedim: Beşerin dalâlet-i fikrîsi, Nemrudane inadı,
Firavunane gururu şişti şişti zeminde, yetişti semâvata. Hem de dokun- du hassas sırr-ı hilkate. Semâvattan indirdi
Tûfan, tâun misâli, şu harbin zelzelesi; gâvura yapıştırdı semâvî bir silleyi. Demek ki şu musibet, bütün beşer musibetiydi,
Nev’en umuma şâmil. Bir müşterek sebebi; maddiyyûnluktan gelen dâlalet-i fikrîydi, hürriyet-i hayvanî, hevanın istibdadı...
Hissemizin sebebi; erkân-ı İslâmîde ihmal ve terkimizdi. Zira Hâlık Teâlâ yirmidört saatten bir saati istedi,
Beş vakit namaz için yalnız o saati, bizden yine bizim için emretti, hem istedi. Tenbellikle terkettik, gafletle ihmal oldu.
Şöyle de ceza gördük: Beş senede, yirmidört saatte daima tâlim ve meşakkatle tahrik ve koşturmakla bir nevi namaz kıldırdı.
Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık, keffareten beş sene cebren oruç tutturdu.
Kendi verdiği malından, kırkından ya onundan birini zekât istedi.
Buhl ile hem zulmettik, haramı karıştırdık, ihtiyarla vermedikti.
O da bizden aldırdı müterâkim zekâtı, haramdan da kurtardı. Amel, cins-i cezadır. Ceza, cins-i ameldir. Sâlih amel ikiydi:
Biri müsbet ve ihtiyârî, biri menfî, ızdırarî. Bütün âlâm, mesâib, a’mâl-i sâlihadır; lâkin menfîdir, ızdırarî. Hadîs teselli verdi.
Bu millet-i günahkâr kanıyla abdest aldı. Fiilî bir tövbe etti. Mükâfat-ı âcili, şu milletin humsu dört milyonu çıkardı
Derece-i velâyet, mertebe-i şehadet ile gazilik verdi, günahı sildi. Bu meclis-i âlî-i misâlî, bu sözü tahsin etti.
Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Bence yakaza rü’yadır,
Rü’ya bir nevi yakazadır. Orada asrın vekili, burada Said-i Nursî...