Eder. Abd Allah’ını Tecrübe Edemez
Ey hâif ve hem zaîf! Havf ve za’fın beyhude, hem senin aleyhinde; tesirat-ı hâricî teşci’ eder, celbeder.
Ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazarrat-ı mevhume için fedâ edilmez. Sana lâzım hareket, netice Allah’ındır.
İşine karışılmaz. Allah çeker abdini meydan-ı imtihana. “Böyle yapar- san eğer, böyle yaparım ben” der.
Abd ise hiç yapamaz Allah’ını tecrübe. “Rabbim muvaffak etsin, ben de bunu işlerim” dese, tecavüz eder.
İsa’ya demiş Şeytan: “Mâdem herşeyi O yapar; kader birdir, değişmez. Dağdan kendini at. O da sana ne yapar?”
İsâ dedi: “Ey mel’un! Abd edemez Rabbini tecrübe ve imtihan!.”
Bir derdin dermanı, başka derde derd olur. Panzehiri zehir olur. Der- man hadden geçerse derd getirir, öldürür.
İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine “melek” der, rahmeti de okutur.
Muhalif tarafında eğer meleği görse; libasını değişmiş, onu şeytan zan- neder, adâvet lânet eder.
Ey talib-i hakikat, mâdem hakta ittifak, ehakta ihtilâftır. Bâzan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.