Mesnevî-i Nûriye | Katre | 61
(50-75)

Bu hakîkatler, kâinata bir Rabb-i Vâcibü’l-Vücûd lâzım ve zarûri olduğuna şehâdet ettiklerini, kâinat ile ta’lim ve i’lam ediyor.

Ve keza, bütün enva’ın cüz’iyatında bir tasarruf var. Bu tasarruf, fâideli iş ve maslahatlar içindir. Ve nebâtât ve hayvânâtta bir tebeddül ve tahavvül var. Bu da pek çok menfaatler içindir. Küre-i arzda gece ve gündüz cihetiyle bir tağyir var. Bu dahi büyük büyük gayeler içindir. Kâinatta hükümferma olan nizam ve intizamla beraber, faaliyet hususunda elvan-ı seb’a gibi tebarüz eden şu hakîkatler, bilbedahe bir mutasarrıf-ı hakîm, kadîr, fâil-i muhtar gibi bütün evsâf-ı kemâliyye ile muttasıf bir Hâlık’ın vücub-u vücûduna yaptıkları delâleti, kâinat ile tebliğ ediyor.

Ve keza, kâinatın ihtiva ettiği bütün enva’ ve eczâ ve zerrâtı istilâ eden hudûs, bir Muhdis ve bir Mûcidi iktizâ eder.

Ve keza, kâinat bütün eczasiyle beraber gayr-i mütenahi eşkal ve vaziyetlere kabiliyeti, ihtimali, imkânı varken bu şekl-i hâzıra girmesi, elbette bir Hâlık-ı Vâcib-ül Vücûd’un ihtiyar, irâde ve tercihiyle olmuştur.

Ve keza, büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva’ ve eczâsına lâzım olan işlerini, hâcetlerini evkat-ı münâsibde

îfa ve is’af etmek, bir Rezzâk-ı Kerîm’in vücub-u vücûduna delâlet eder.

Ve keza, kâinat, umûmî ve husûsi, maddî ve ma’nevî pek büyük ihtiyaçlar içindedir. Gerek vücûduna ve gerek bekasına lâzım şeyleri, işleri görmekten âcizdir. Bu gibi matlublarının şuuru olmaksızın yerine getirilmesi, elbette rahman-ı rahîm ve Vâcibü’l-Vücûd bir Sâni-i Hakîm tarafındandır.

Ve keza, kevn ve vücûdda, imkân, kesret, infiâl mertebeleri vardır. İmkân mertebesi, vücub mertebesine bakar ve onu istilzam eder. Kesret mertebesi, vahdet mertebesine nâzırdır, onu iktizâ eder. İnfial mertebesi, fâiliyet mertebesine mütevakkıftır. Bu mertebeler arasındaki istilzam,bizzarure vâcib, vâhid, fa’al bir Hâlık’ı iktizâ ve istilzam eder.

Dinle
-