Mesnevî-i Nûriye | Hubab | 103
(84-106)

İ’lem Eyyühel-Aziz! Ba’zan bir şeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebeb olur. Ve keza, şiddet-i havf ve gâyet azamet ve aklın ihâtasızlığı da inkâra sebeb olur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahil olduğu gibi, Cehennem’in de küfür ve dalâlet tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhûdî bir yakîn ile müşâhede ettim. Ve keza, nasılki hurmanın çekirdeği, hurma ağacına hâmiledir. Aynen öyle de, îman habbesinde de Cennet’in mevcûd olduğunu hads-i kat’i ile gördüm. Çünkü o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve inkılâbları garîb olmadığı gibi, küfür ve dalâlet ma’nası da tâzib edici bir Cehennem’i, îman ve hidâyet de bir Cennet’i intâc edeceğinde istib’ad yoktur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Tohum olacak bir habbenin kalbi, yâni içi delindiği zaman, elbette sünbüllenip neşv ü nemâ bulamaz; ölür gider. Kezalik, ene ile ta’bir edilen enâniyetin kalbi, Allah Allah zikrinin şuâ ve harâretiyle yanıp delinirse, büyüyüp gafletle fir’avnlaşamaz. Ve Hâlık-ı semavât ve arza isyan edemez. O zikr-i İlâhî sâyesinde, ene mahvolur.

İşte Nakşibendîler, zikir hususunda ittihaz ettikleri zikr-i hafî sâyesinde kalbin fethiyle, ene ve enâniyet mikrobunu öldürmeğe ve şeytanın emirberi olan nefs-i emmârenin başını kırmağa muvaffak olmuşlardır. Kezalik, Kadirîler de zikr-i cehrî sayesinde tabiat tâğutlarını tar ü mâr etmişlerdir.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Âlemde her şey’in yüzünde hikmet eserleri göründüğü gibi en uzak, en geniş, en ince kesretin tabakaları üstünde de hikmet, ihtimam eserleri görülmektedir. Evet kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın sahife-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kader ile pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. Ma’lûmdur ki, insanın şu sahifelerinde yazılan o kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, rûh-u insanîde bulunan ma’nalara, ma’nevîyatlara delâlet ettikleri gibi, fıtratında kader tarafından yazılan mektublara da işâretleri vardır. Arkadaş, insanın geçen sahifelerine kaderin yazdığı hâşiye, tesâdüf ve ittifakın dühulüne bir menfez bırakmamıştır.

Dinle
-