Fakat hassasiyet-i ilmiyenin tezâyüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin îkâzatiyle o gaflet perdesi parçalanıyor. Ecnebilerin tâğutlariyle ve fünun-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba edenlere binler nefrîn ve teessüfler!
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akıl ile onların sefâhet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihâne taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet dâvasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünkü şu sûrette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır!..
ALTINCI NOTA: Ey kâfirlerin çokluklarından ve onların ba’zı hakâik-i îmaniyenin inkârındaki ittifaklarından telâşa düşen ve i’tikâdını bozan biçâre insan! Bil ki: Kıymet ve ehemmiyet, kemmiyette ve adet çokluğunda değil. Çünkü insan eğer insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılâb eder. İnsan, ba’zı frenkler ve frenk-meşrebler gibi ihtirasat-ı hayvaniyede terakki ettikçe, daha şiddetli bir hayvaniyet mertebesini alır. Sen görüyorsun ki, hayvânâtın kemmiyet ve adet i’tibâriyle hadsiz bir çokluğu varken, ona nisbeten insan gâyet az iken, umum enva’-ı hayvânât üstünde sultan ve halife ve hâkim olmuştur. İşte muzır kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler, Cenâb-ı Hakk’ın hayvânâtından bir nevi habîslerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imâratı için halketmiştir. Mü’min ibâdına ettiği ni’metlerin derecelerini bildirmek için, onları bir vâhid-i kıyasî yapıp, âkıbette müstehak oldukları Cehennem’e teslim eder.
İşte küffarın ve ehl-i dalâletin bir hakîkat-ı îmaniyeyi inkâr ve nefyetmelerinde kuvvet yoktur. Çünkü nefiy sırriyle ittifakları kuvvetsizdir. Bin nefyediciler, birtek hükmündedir. Meselâ: Bütün İstanbul ahalisi, Ramazanın başında ay’ı görmediğinden nefyetse, iki şâhidin isbatiyle o cemm-i gafirin nefiy ve ittifâkı sukût eder. Mâdem küfrün ve dalâletin mâhiyeti nefiydir ve inkârdır, cehildir ve ademdir; küffarın kesret ile ittifakı ehemmiyetsizdir. Ehl-i hakkın, hak ve sâbit ve sübutu isbat olunan mesâil-i îmaniyede şuhuda istinâd eden iki mü’minin hükmü, hadsiz ehl-i dalâletin ittifakına râcih olur, galebe eder. Bu hakîkatın sırrı şudur ki: