Mektubat | Birinci Mektup | 9
(5-12)

Cehennem ise, Arzın o medâr-ı senevîsi altındadır demektir. Görünmemeleri ve hissedilmemeleri, perdeli ve nursuz ateş olduğu içindir. Küre-i Arzın seyahat ettiği mesafe-i azîmede pek çok mahlûkat var ki, nursuz oldukları için görünmezler. Kamer, nuru çekildikçe vücûdunu kaybettiği gibi, nursuz çok küreler, mahlûklar gözümüzün önünde olup göremiyoruz.

Cehennem ikidir: Biri suğrâ, biri kübrâdır. İleride suğrâ, kübrâya inkılâb edeceği ve çekirdeği hükmünde olduğu gibi, ileride ondan bir menzil olur. Cehennem-i Suğrâ yerin altında, yâni merkezindedir. Kürenin altı, merkezidir. İlm-i Tabakat-ül Arzca ma’lûmdur ki: Ekseriya her otuz üç metre hafriyatta, bir derece-i hararet tezayüd eder. Demek merkeze kadar nısf-ı kutr-u Arz, altı bin küsur kilometre olduğundan, iki yüz bin derece-i harareti câmi’, yâni iki yüz def’a ateş-i dünyevîden şedid ve rivayet-i hadîse muvafık bir ateş bulunuyor. Şu Cehennem-i Suğrâ, Cehennem-i Kübrâ’ya âid çok vezaifi, dünyada ve Âlem-i Berzahta görmüş ve ehâdislerle işâret edilmiştir. Âlem-i Âhiret’te, Küre-i Arz nasılki sekenesini medâr-ı senevîsindeki meydan-ı haşre döker; öyle de: İçindeki Cehennem-i Suğrâ’yı dahi Cehennem-i Kübrâ’ya, emr-i İlâhî ile teslim eder. Ehl-i İ’tizâlin ba’zı imamları: “Cehennem sonradan halkedilecektir” demeleri, hâl-i hazırda tamamiyle inbisat etmediğinden ve sekenelerine tam münâsip bir tarzda inkişaf etmediğinden, galattır ve gabavettir. Hem perde-i gayb içindeki âlem-i âhirete âid menzilleri dünya gözümüzle görmek ve göstermek için, ya kâinatı küçültüp iki vilâyet derecesine getirmeli veyahut gözümüzü büyütüp yıldızlar gibi gözlerimiz olmalı ki yerlerini görüp tâyin edelim.

Âhiret Âlemi’ne âid menziller, bu dünyevî gözümüzle görülmez. Fakat ba’zı rivâyâtın işârâtiyle, âhiretteki Cehennem, bu dünyamızla münasebetdardır. Yaz’ın şiddet-i hararetine

denilmiştir. Demek bu dünyevî küçücük ve sönük akıl gözüyle, o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîm’in nuriyle bakabiliriz. Şöyle ki:

Arzın medâr-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ; yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrâ’yı güya tevkil ederek ba’zı vezaifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâl’in mülkü pek çok geniştir, hikmet-i İlâhîyye nereyi göstermiş ise Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i

e

mâlik bir Hakîm-i Zülkemâl,gözümüzün önünde kemâl-i hikmet ve intizam ile Kamer’i

Dinle
-