Mektubat | On Altıncı Mektup | 65
(61-76)

         dedim. O vâkıayı olmamış gibi saydım, unuttum. Fakat maatteessüf sonra anlaşıldı ki, Kur’ân onu helâl etmemiş...

İkinci hikâye: Şu senede işittim ki, bir hâdise olmuş. O hâdisenin vukuundan sonra yalnız icmâlen vukuunu işittiğim halde, o vâkıa ile ciddî alâkadar imişim gibi bir muamele gördüm. Zâten muhabere etmiyordum; etsem de pek nâdir olarak bir mes’ele-i îmaniyeyi bir dostuma yazardım. Hattâ dört senede kardeşime birtek mektub yazdım. Ve ihtilâttan hem ben kendimi men’ediyordum, hem de ehl-i dünya beni men’ediyordu. Yalnız bir-iki ahbab ile, haftada bir def’a görüşebiliyordum. Köye gelen misafirler ise; ayda bir-ikisi, ba’zı bir-iki dakika bir mes’ele-i âhirete dâir benimle görüşüyordu. Bu gurbet hâlimde; garîb, yalnız, kimsesiz, nafaka için çalışmaya benim gibilere muvâfık olmayan bir köyde, her şeyden herkesten men’edildim. Hattâ dört sene evvel, harab olmuş bir câmiyi ta’mir ettirdim. Memleketimde imamlık ve vâizlik vesikam elimde olduğundan, o câmide dört senedir (Allah kabûl etsin) imamlık ettiğim halde, şu mübârek geçen Ramazanda mescide gidemedim. Ba’zan yalnız namazımı kıldım. Cemâatle kılınan namazın yirmi beş sevabından ve hayrından mahrum kaldım.

İşte başıma gelen bu iki hâdiseye karşı, aynen iki sene evvel, o me’murun bana karşı muamelesine gösterdiğim sabır ve tahammülü gösterdim. İnşâallah devam da ettireceğim. Şöyle de düşünüyorum ve diyorum ki: Eğer ehl-i dünya tarafından başıma gelen şu eziyet, şu sıkıntı, şu tazyik; ayıblı ve kusurlu nefsim için ise, helâl ediyorum. Benim nefsim belki bununla ıslâh-ı hâl eder; hem ona keffâret-üz zünûb olur. Dünya misafirhânesinin safâsını çok gördüm; azıcık cefasını görsem, yine şükrederim. Eğer îmana ve Kur’âna hizmetkârlığım cihetiyle ehl-i dünya beni tazyik ediyorsa, onun müdafaası bana âid değil, Onu, Azîz-i Cebbâr’a havale ediyorum. Eğer asılsız ve riyaya sebeb ve ihlâsı kıracak bir şöhret-i kâzibeyi kırmak için teveccüh-ü âmmeyi hakkımda bozmak murad ise onlara rahmet. Çünkü teveccüh-ü âmmeye mazhar olmak ve halkların nazarında şöhret kazanmak, benim gibi adamlara zarardır zannederim. Benim ile temas edenler beni bilirler ki; şahsıma karşı hürmet istemiyorum, belki nefret ediyorum. Hattâ kıymetdar mühim bir dostumu, fazla hürmeti için belki elli def’a tekdir etmişim. Eğer beni çürütmek ve efkâr-ı âmmeden düşürtmek, iskat ettirmekten muradları, tercümanlık ettiğim hakâik-i îmaniye ve Kur’âniyeye âid ise beyhûdedir.

Zîra Kur’ân yıldızlarına perde çekilmez. Gözünü kapayan; yalnız kendi görmez, başkasına gece yapamaz.

Dinle
-