Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 207
(88-221)
Şakk-ı Kamer
Mu’cizesine Dâirdir
(On Dokuzuncu ve Otuz Birinci Sözlerin Zeyli)

Kamer gibi parlak bir Mu’cize-i Ahmediye (A.S.M.) olan inşikak-ı Kamer’i, evhâm-ı fâside ile inhisâfa uğratmak isteyen feylesoflar ve onların muhakemesiz mukallitleri diyorlar ki: “Eğer inşikak-ı Kamer vuku bulsa idi; umum âleme ma’lûm olurdu. Bütün tarih-i beşerin nakletmesi lâzım gelirdi?”

Elcevab: İnşikak-ı Kamer; da’va-yı Nübüvvete delil olmak için, o da’vayı işiten ve inkâr eden hazır bir cemâate, gecede, vakt-i gaflette âni olarak gösterildiğinden; hem ihtilâf-ı metâli’ ve sis ve bulut gibi rü’yete mâni esbâbın vücûdu ile beraber, o zamanda medeniyet taammüm etmediğinden ve husûsi kaldığından ve tarassudat-ı semâvîye pek az olduğundan; bütün etraf-ı âlemde görülmek, umum tarihlere geçmek, elbette lâzım değildir. Şakk-ı Kamer yüzünden bu evhâm bulutlarını dağıtacak çok noktalardan şimdilik “BEŞ NOKTA”yı dinle.

BİRİNCİ NOKTA: O zaman, o zemîndeki küffarın gâyet şedid derecede inadları, tarihen ma’lûm ve meşhûr olduğu halde; Kur’ân-ı Hakîm’in demesiyle, şu vak’ayı umum âleme ihbar ettiği halde; Kur’ânı inkâr eden o küffardan hiçbir kimse, şu âyetin tekzibine, yâni ihbar ettiği şu vâkıanın inkârına ağız açmamışlar. Eğer o zamanda o hâdise, o küffarca kat’i ve vâki’ bir hâdise olmasa idi; şu sözü serrişte ederek, gâyet dehşetli bir tekzibe ve Peygamber’in ibtal-i da’vasına hücum göstereceklerdi. Halbuki: Şu vak’aya dâir siyer ve tarih, o vak’a ile münâsebetdar küffarın adem-i vukuuna dâir hiçbir şey’ini nakletmemişlerdir.

Dinle
-