Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 210
(88-221)

Ehl-i adâlet olan Sahâbelerin, vukuuna icma’ı.. ve ehl-i tahkik umum müfessirlerin, tefsirinde onun vukuuna ittifakı.. ve ehl-i rivayet-i sâdıka bütün Muhaddisînin, pek çok senedlerle ve muhtelif tarîklerle vukuunu nakletmesi.. ve ehl-i keşif ve ilham bütün evliya ve sıddıkînin şehâdeti.. ve ilm-i kelâm’ın meslekçe birbirinden çok uzak olan imamlarının ve mütebahhir ulemânın tasdiki.. ve nass-ı kat’i ile dalâlet üzerine icma’ları vâki’ olmayan Ümmet-i Muhammediyenin (A.S.M.) o vak’ayı telâkki-i bilkabul etmesi; Güneş gibi inşikak-ı Kamer’i isbat eder.

ELHÂSIL: Buraya kadar tahkik namına ve hasmı ilzam hesabına idi. Bundan sonraki cümleler, hakîkat nâmına ve îman hesabınadır. Evet tahkik öyle dedi. Hakîkat ise diyor ki:

Semâ-yı Risâletin kamer-i münîri olan Hâtem-i Divân-ı Nübüvvet, nasılki, mahbubiyet derecesine çıkan ubûdiyetindeki velâyetin kerâmet-i uzmâsı ve mu’cize-i kübrâsı olan Mi’rac ile, yâni bir cism-i Arzı semavâtta gezdirmekle semavâtın sekenesine ve âlem-i ulvî ehline rüchaniyeti ve mahbubiyeti gösterildi ve velâyetini isbat etti. Öyle de: Arza bağlı, semâya asılı olan Kamer’i, bir arzlının işâretiyle iki parça ederek arzın sekenesine, o Arzlının Risâletine öyle bir mu’cize gösterildi ki: Zât-ı Ahmediyye (A.S.M.) Kamer’in açılmış iki nurânî kanadı gibi; risâlet ve velâyet gibi iki nurânî kanadiyle, iki ziyâdar cenah ile, evc-i kemâlâta uçmuş.. tâ Kab-ı Kavseyn’e çıkmış; hem ehl-i Semavât hem ehl-i Arza medâr-ı fahr olmuştur.

* * *

Dinle
-