Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 212
(88-221)

Hâmisen: Dost ve düşmanın ittifakiyle ahlâk-ı hasenenin şahsında en yüksek derecede ve bütün muamelâtının şehâdetiyle secâyâ-yı sâmiye, vazifesinde ve tebliğatında en âlî bir derecede; ve Din-i İslâmdaki mehâsin-i ahlâkın şehâdetiyle, şerîatında en âlî hisâl-i hamîde en mükemmel derecede bulunduğunu ehl-i insaf ve dikkat tereddüt etmez.

Sâdisen: Onuncu Söz’ün İkinci İşâretinde işâret edildiği gibi: Ulûhiyet, mukteza-yı hikmet olarak tezahür istemesine mukabil; en a’zamî bir derecede Zât-ı Ahmediyye (A.S.M.) dinindeki a’zamî ubûdiyetle en parlak bir derecede göstermiştir.

Hem Hâlık-ı Âlem’in nihayet kemâldeki cemâlini bir vasıta ile mukteza-yı hikmet ve hakîkat olarak göstermek istemesine mukabil, en güzel bir sûrette gösterici ve târif edici, bilbedâhe yine O Zâttır.

Hem Sâni’-i âlem’in nihayet cemâlde olan kemâl-i san’atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil; en yüksek bir sadâ ile dellâllık eden, yine bilmüşahede O Zâttır.

Hem bütün âlemlerin Rabbi, kesret tabakatında vahdâniyeti ilân etmek istemesine mukabil; en a’zamî bir derecede bütün merâtib-i tevhidi ilân eden yine bizzarure O Zâttır.

Hem Sâhib-i âlem’in nihayet derecede âsârındaki cemâlin işâretiyle, nihayetsiz hüsn-ü zâtîsini ve cemâlinin mehasinini ve hüsnünün letâifini âyinelerde mukteza-yı hakîkat ve hikmet olarak görmek ve göstermek istemesine mukabil; en şa’şaalı bir sûrette âyinedarlık eden ve gösteren ve sevip, başkasına sevdiren yine bilbedâhe O Zâttır.

Hem şu saray-ı âlemin Sâni’i, gâyet hârika mu’cizeler ile ve gâyet kıymetdar cevherler ile dolu hazine-i gaybiyelerini izhar ve teşhir istemesi.. ve onlarla kemâlâtını târif etmek ve bildirmek istemesine mukabil; en a’zamî bir sûrette teşhir edici, tavsif edici ve târif edici yine bilbedâhe O Zâttır.

Hem şu kâinatın Sânii, şu kâinatı, enva’-ı acâib ve zînetlerle süslendirmek sûretinde yapması ve zîşuur mahlûkatını seyr ve tenezzüh ve ibret ve tefekkür için ona idhal etmesi.. ve mukteza-yı hikmet olarak onlara, o âsâr ve sanâyiin ma’nalarını, kıymetlerini, ehl-i temâşâ ve tefekküre bildirmek istemesine mukabil; en a’zamî bir sûrette cin ve inse, belki ruhanîlere ve melâikelere de Kur’ân-ı Hakîm vasıtasiyle rehberlik eden, yine bilbedâhe O Zâttır.

Hem şu kâinatın Hâkim-i Hakîm’i, şu kâinatın tahavvülâtındaki maksad ve gayeyi tazammun eden tılsım-ı muğlakını.. ve mevcûdâtın; nereden, nereye ve ne oldukları olan

Dinle
-