Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 215
(88-221)


Tercümesinin bir hülâsası:

Evet garb ulemâsı ve feylesofları i’tiraf ve ikrar etmişler ki:

“İslâmiyetin kanunları, yüksek bir tarzda âlemin ıslahına kâfidir.”

Hem Külliyetü’l-Hukuk Kongresinin cem’iyyetinde, bütün hukukiyyunun toplandığı o kongrede 1927 senesinde onun reisi feylesof üstad Shebol demiş ki:

“Muhammed’in (A.S.M.) beşeriyete intisâbiyle bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü: O Zât ümmi olmasiyle beraber, on üç asır evvel öyle bir şerîat getirmiş ki; biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakîkatine yetişsek, en mes’ud, en saâdetli oluruz.”

İkincisi veyahut Nur Çeşmesi’nin âhirine ilâve edilenlerle kırk beşincisi olan Bernard Shaw demiş:

“Din-i Muhammedî’nin (A.S.M.) en yüksek makam-ı takdire çıkmasının sebebi: Gâyet acib ve sağlam bir hayatı te’min etmesidir. Bana açılan budur ki: O din tek, yektâ, emsalsiz bir din-i ferîd olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini hazmettiriyor. Yâni: Islah ve istihâle tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor. Hem Muhammed’in (A.S.M.) dini öyle bir dindir ki, insanın ayrı ayrı bütün milletlerini kendine celbedebilir. Ben görüyorum ve i’tikâd ediyorum ki: Beşere vâcibdir ki desin: “Muhammed (A.S.M.) insaniyetin halâskârıdır. Ve halaskârlık namı, ona verilmek lâzımdır.”

Hem diyor:

“Ben i’tikâd ediyorum ki: Muhammed’in misli, yani sîretinde, tarzında bir adam şimdiki yeni âleme reis olsa, hükmetse; bu yeni âlemin müşkilâtını halledip, bu yeni karmakarışık âlemde müsalemet-i umûmîyeye ve saâdet-i hayatın husûlüne sebeb olacak. Evet, bu yeni âlemin müsalemet ve saâdet-i hayatiyeye ne kadar şedid ihtiyacı var olduğunu herkes anlar!”

Dinle
-