Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 91
(88-221)

Çendan muhakkikîn-i ulemâ, delâil-i nübüvveti ve mu’cizatı bin kadar demişler; fakat binler, belki yüz binler delâil-i nübüvvet vardır.

Ve yüz binler yol ile yüz binler muhtelif fikirli adamlar, o zâtın nübüvvetini tasdik etmişler. Yalnız Kur’ân-ı Hakîm’de kırk vech-i i’cazdan başka, nübüvvet-i Ahmediyye’nin (A.S.M.) bin bürhanını gösteriyor.

Hem mâdem nev’-i beşerde nübüvvet vardır. Ve yüz binler zât, nübüvvet da’va edip mu’cize gösterenler, gelip geçmişler. Elbette umumun fevkinde bir kat’iyyet ile, nübüvvet-i Ahmediyye (A.S.M.) sâbittir.

Çünkü: İsa Aleyhisselâm ve Mûsa Aleyhisselâm gibi umum resullere Nebî dedirten ve risâletlerine medâr olan delâil ve evsaf ve vaziyetler ve ümmetlerine karşı muameleler; Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’da daha ekmel, daha câmi’ bir sûrette mevcûddur. Mâdem hükm-ü nübüvvetin illeti ve sebebi, Zât-ı Ahmedî’de (A.S.M.) daha mükemmel mevcûddur. Elbette hükm-ü nübüvvet, umum Enbiyâdan daha vâzıh bir kat’iyyet ile O’na sâbittir.

ÜÇÜNCÜ NÜKTELİ İŞÂRET: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın mu’cizatı çok mütenevvîdir. Risâleti umûmî olduğu için, hemen ekser enva’-ı kâinattan birer mu’cizeye mazhardır. Güya nasılki bir pâdişâh-ı zîşanın bir yâver-i ekremi mütenevvi hediyelerle muhtelif akvamın mecmaı olan bir şehre geldiği vakit, her taife onun istikbâline bir mümessil gönderir; kendi tâifesi lîsaniyle ona “hoş-âmedî” eder; onu alkışlar.. öyle de: Sultan-ı Ezel ve Ebed’in en büyük yâveri olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, âleme teşrif edip ve Küre-i Arzın ahâlisi olan nev’-i beşere meb’us olarak geldiği ve umum kâinatın Hâlıkı tarafından umum kâinatın hakâikına karşı alâkadar olan envâr-ı hakîkat ve hedâya-yı ma’nevîyeyi getirdiği zaman; taştan, sudan, ağaçtan, hayvandan, insandan tut.. tâ Ay’dan, Güneş’ten, yıldızlara kadar her tâife, kendi lîsan-ı mahsûsiyle ve ellerinde birer mu’cizesini taşımasiyle, O’nun nübüvvetini alkışlamış ve hoş-âmedî demiş.

Şimdi o mu’cizatın umumunu bahsetmek için, cildlerle yazı yazmak lâzım gelir. Muhakkikîn-i Asfiya, delâil-i nübüvvetin tafsilâtına dâir çok cildler yazmışlar. Biz yalnız icmâlî işâretler nev’inden, o mu’cizâtın kat’i ve ma’nevî mütevâtir olan küllî enva’ına işâret ederiz.

İşte nübüvvet-i Ahmediyye’nin (A.S.M.) delâili, evvelâ iki kısımdır:

Birisi: “İrhasat” denilen nübüvvetten evvel ve velâdeti vaktinde zuhûr eden hârikulâde hallerdir.

İkinci kısım: Sâir delâil-i nübüvvettir. İkinci kısım da iki kısımdır. Biri: Nübüvvetten sonra, fakat nübüvvetini tasdîkan zuhura gelen hârikalardır.

Dinle
-