Mektubat | Yirminci Mektup | 254
(222-258)
Yirminci Mektub’un
Onuncu Kelimesine Zeyl

Suâl: Sen çok yerlerde demişsin ki: “Vahdette nihayet derecede kolaylık var; kesrette ve şirkte nihayet müşkilât oluyor. Vahdette vücub derecesinde bir suhûlet var; şirkte, imtina’ derecesinde bir suûbet var.” diyorsun. Halbuki gösterdiğin müşkilât ve muhâlât, vahdet tarafında da cereyan eder. Meselâ diyorsun: “Eğer zerreler me’mur olmazlarsa; herbir zerrede, ya bir ilm-i muhit veya bir kudret-i mutlaka veya hadsiz ma’nevî makinalar, matbaalar bulunmak lâzım gelir. Bu ise yüz derece muhaldir. Halbuki, o zerreler me’mur-u İlâhî de olsalar, yine öyle bir mazhariyet lâzım gelir.. tâ hadsiz muntazam vazifelerini yapabilsinler. Bunun hallini isterim.”

Elcevab: Çok Sözlerde îzah ve isbat etmişiz ki: Bütün mevcûdât birtek Sâni’a verilse, birtek mevcûd gibi kolay ve suhûletli olur. Eğer müteaddid esbâba ve tabiata isnad edilse; birtek sinek, semavât kadar; bir çiçek, bir bahar kadar; bir meyve, bir bahçe kadar müşkilâtlı ve suûbetli olur. Mâdem şu mes’ele başka Sözler’de îzah ve isbat edilmiş; onlara havale edip, şurada yalnız üç işâret ile, o hakîkata karşı nefsin itmi’nanını te’min edecek üç temsil beyân edeceğiz:

Dinle
-