Diyar-ı İslâmda ise; muhit, o kelimâtı mukaddesenin meâli icmalîsini ehli İslâma lîsanı hal ile ders veriyor. An’ane-i İslâmiye ve İslâmî tarih ve umum şeâir-i İslâmiye ve umum erkânı İslâmiyete âid muhâverâtı ehli İslâm, o kelimâtı mukaddesenin mücmel meâllerini, mütemadiyen ehli îmana telkin ediyorlar. Hatta şu memleketin maâbid ve medâris-i dîniyesinden başka makberistanın mezar taşları dahi, birer telkin edici, birer muallim hükmündedir ki; o maânî-i mukaddeseyi, ehli îmana ihtar ediyorlar. Acaba kendine müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için, bir günde elli kelime Firengî lügatından taallüm ettiği halde; elli senede ve her günde elli def’a tekrar ettiği “Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Lâ ilâhe İllallâh ve Allahü Ekber” gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli def’a hayvandan daha aşağı düşmez mi? Böyle hayvanlar için, bu kelimâtı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler! Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir; bu tahkire karşı titreyen mezaristandaki ehli kuburu aleyhlerine döndürmektir.
Ehl-i ilhada kapılan ulemâüs sû’, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmâmı A’zam, sâir imamlara muhalif olarak demiş ki: “İhtiyaç olsa, diyarı baîdede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fatiha yerine Farisî tercümesi cevazı var.” Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz?
Elcevab: İmâmı A’zam’ın bu fetvasına karşı, başta a’zamî imamların en mühimleri ve sâir on iki eimme-i müçtehidîn, o fetvânın aksine fetvâ veriyorlar. Âlemi İslâmın cadde-i kübrâsı, o umum eimmenin caddesidir. Mu’zamı Ümmet, cadde-i kübrâda gidebilir. Başka husûsi ve dar caddeye sevkedenler, idlâl ediyorlar. İmâmı A’zam’ın fetvası, beş cihette husûsidir:
Birincisi: Merkez-i İslâmiyetten uzak diyarı âherde bulunanlara âidtir.
İkincisi: İhtiyac-ı hakîkiye binâendir.
Üçüncüsü: Bir rivayette, lîsanı ehli Cennet’ten sayılan Farisî lîsaniyle tercümeye mahsustur.
Dördüncüsü: Fatiha’ya mahsus olarak cevaz verilmiş, tâ Fatiha’yı bilmeyen namazı terketmesin.
Beşincisi: Kuvvet-i îmandan gelen bir hamiyeti İslâmiyye ile, maânî-i mukaddesenin, avamın tefehhümüne medâr olmak için cevaz gösterilmiş.