Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektub | 463
(390-463)

Çünkü: Kâinatı ehl-i vahdetü’l-vücûd gibi, huzur-u dâimî kazanmak için i’dama mahkûm zannedip “Lâ mevcûde illâ Hu” hükmetmeye veyahut ehl-i vahdetü’ş-şuhud gibi, huzur-u dâimî için kâinatı nisyan-ı mutlak hapsinde hapse mahkûm tahayyül edip “Lâ meşhûde illâ Hu” demeye mecbur olmuyor. Belki i’damdan ve hapisten gâyet zâhir olarak Kur’ân afvettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcûdâtı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdam edip esmâ-i hüsnâsının mazhariyet ve âyinedarlık vazifesinde isti’mal ederek ma’nayı harfî nazariyle onlara bakıp, mutlak gafletten kurtulup huzur-u dâimîye girmektir; herşeyde Cenâb-ı Hakk’a bir yol bulmaktır.

Elhasıl: Mevcûdâtı mevcûdât hesabına hizmetten azlederek, ma’nayı ismiyle bakmamaktır.

Dinle
-