Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektub | 460
(390-463)
Zeyl


[Bu küçücük zeylin büyük bir ehemmiyeti var. Herkese menfaatlidir.]

Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’ândan alınmıştır. Fakat tarîkatların ba’zısı, ba’zısından daha kısa, daha selâmetli, daha umûmîyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur’ândan istifade ettiğim “Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür” tarîkidir. Evet acz dahi, aşk gibi belki daha eslem bir tarîktir ki; ubûdiyet tarîkiyle mahbûbiyete kadar gider. Fakr dahi, Rahman ismine îsal eder. Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki, Rahîm ismine îsal eder. Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin ve daha parlak bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder. Şu tarîk, hafî tarîkler misillü “Letâif-i Aşere” gibi on hatve değil ve tarîk-ı cehriye gibi “Nüfus-u Seb’a” yedi mertebeye atılan adımlar değil, belki “Dört Hatve”den ibârettir. Tarîkattan ziyade hakîkattır, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu, Cenâb-ı Hakk’a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir. Şu kısa tarîkın evrâdı: İttibâ-ı sünnettir, ferâizi işlemek, kebâiri terketmektir. Ve bilhassa namazı ta’dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.

Birinci Hatveye: âyeti işâret ediyor.

İkinci Hatveye:   âyeti işâret ediyor.

Dinle
-